Yeni dönemde alışılagelmiş tek kutuplu dünya düzeni ezberleriyle devam etmenin mümkün olmadığı açık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün İstanbul Finans Merkezi’nin açılışında “küresel finansın ağırlık merkezi batıdan doğuya doğru kayıyor” açıklamasında bulunuyordu.
Öte taraftan Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’da Çin’e gerçekleştirdiği ziyarette “neden kendi para birimlerimizle ticaret yapmıyoruz? Altın standardının ortadan kalkmasının ardından doların asli para birimi olduğuna kim karar verdi?” diye soruyordu.
Yeni dönemde alışılagelmiş tek kutuplu dünya düzeni ezberleriyle devam etmenin mümkün olmadığı açık. Yeni bir dünya kuruluyor. Bunu gören Cumhurbaşkanı Erdoğan da politikasını bu gelişmeler ışığında düzenliyor.
Mart ayında ABD batan 3 bankasıyla sarsılmış, Wall Street teyakkuz haline geçerken, birçok Amerikalı da paralarını çekmek için bankalar önünde kuyruk oluşturmuştu.
Hatırlayacaksınız Ocak ayında da ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, federal hükümetin 31,4 trilyon dolarlık borç limitine ulaşması sebebiyle olağanüstü önlemler uygulamaya başlandığını belirtmişti.
Konuşmasının devamında da Yellen, küresel bir mali krizin olabileceğini, bu yaşananların doların rezerv para birimi rolünü kesinlikle baltalayacağını vurgulamıştı.
Brezilya’nın Çin’i ziyareti de bu açıdan önemli. Independent Türkiye’den Hüsamettin Aslan konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulunuyor:
“2012 ile 2021 arasında, Brezilya’daki Çin yatırımlarının toplamı 70 milyar ABD dolarını aştı. 2022'de iki ülke arasındaki ikili ticaret 172 milyar dolardı. Bunu 88 milyar dolar olan ABD-Brezilya arasındaki ticaret hacmi ile karşılaştırdığınızda, iki ülke arasındaki ticaretin ölçeğini daha iyi anlarsınız. Sonuç olarak, Güney Amerika ülkeleri ve başta Brezilya, Çin pazarının artan cazibesini ve çekiciliğini hissediyor.”
Pandemiyle birlikte sermayenin el değiştirdiği bir dönemi hep beraber yaşadık. Sonucunda tüm ülkeler finansal krizlerle boğuşurken yüksek enflasyona çözüm bulabilecek formüllere kafa yoruyor.
Önümüzdeki sürecin okumasını da tüm bu gelişmeler ışığında yapmak mecburiyetindeyiz.
Hala haksız mıyız?
Hazır pandemi demişken Almanya’da Covid-19 aşılarının yol açtığı ağır yan etkiler sebebiyle 301 kişiye her ay ömür boyu tazminat ödenmesine başlandığı belirtildi.
Pandemi dönemi boyunca izolasyon tedbirlerini ağır eleştiren biri olarak bu gelişmeleri sürpriz olarak görmüyorum. O dönem aşıları eleştirdiğimiz için de birçok kişi tarafından “cahil, toplum sağlığını tehlikeye atan ve bilinçsiz” olarak kodlanıp “vebalı” muamelesi görmüştük.
O dönemler televizyonlarda korku salan pandeminin “hekimleri” bu işe ne diyorlar acaba?
Orta sınıfların talebi
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz ay en düşük emekli maaşını 7500 TL’ye çıkartan müjdeyi kamuoyuyla paylaşmıştı. Fakat sosyal medyadan anladığım kadarıyla 2000 TL’lik artış kapsamına dul ve yetimler dahil edilmemiş. Bu kapsama dul ve yetimlerin de alınması gerektiğini düşünüyorum.
Bununla beraber doktorlar başta olmak üzere sağlık çalışanlarına maaş konusunda siyasal iktidar tarafından herkesi tatmin edecek iyileştirmeler yapılmıştı.
Seçimlere az bir zaman kala “orta sınıf” olarak adlandırdığımız memur kesimine de birtakım iyileştirilmeler yapılması gerektiğini düşünüyorum. Yanlış hatırlamıyorsam Yeniden Refah Partisi’nin kamuda çalışan mühendislerle doktorlar arasında gelir dağılımının giderilmesine yönelik bir talepleri olmuştu.
TOGG, TCG Anadolu gibi hepimizin gurur duyduğu hamleler mühendislik harikasının sonuçları. Bu açıdan da bu meslek gruplarına yönelik iyileştirici adımların atılacağına inanıyorum.