Susamazmış haspam! Konuşacaksan Diyarbakır anneleri için konuş.
Herkes susmuşmuş; onlar susmayacakmış!
Hakkını aramak suç olmuşmuş!
Sesini çıkarmak suç olmuşmuş!
Haber yapacak gazeteci kalmamışmış!
Gezi Parkı ayaklanmasında ne konuştunuz da duymadık? Tüm Türkiye’de sekiz yüzden fazla eylemde binlerce işyeri yağmalanırken mi konuştunuz?
FETÖ’ye rûhunu satan asker kılıflı hâinler, al bayrağa kurşun sıkarken konuştunuz da biz mi duymadık? Yoksa tam siz konuşurken TBMM’ye, Özel Harekat’a ve Külliye’ye atılan bomba patladı da sizin söyledikleriniz gürültüye mi gitti?
Youtube’dan alacağınız üç kuruş olmasa o şarkılı türkülü konuşmaları da yapmazsınız da, hadi neyse!
İki gram menfaatiniz olmadığı zaman sustuğunuzu, kulağınızın üstüne yattığınızı, tâtile çıktığınızı bilmiyor muyuz sanıyorsunuz! Sizin mahalledekiler çalıp çırparken, karısına sevgilisine şiddet gösterirken sustuğunuzu nasıl unutacağız?!
Toplumun değerleriyle oynayacak fırsat bulunca yapmadık fırıldaklık bırakmadığınızı, ekmeğe, bayrağa, anne-babaya, ezana saygınızın olmadığını bilmiyor muyuz?!
Mâdem susmayacaksınız, neden başka konuşanları susturmaya çalışıyorsunuz? Sizin gibi konuşmayan Haluk Levent’i neden sosyal medyada linç ediyorsunuz? Onun söyledikleri Canan Kaftancıoğlu’nun twitlerinden daha mı nefret dolu?!
Mâdem konuşacaksınız ve “hakkınızı” arayacaksınız, neden HDP binâsı önünde hakkını ve evlâdını arayanların sesi olmuyorsunuz? Onlar için de şarkılar, türküler söylemiyorsunuz? Hani “kadın” deyince akan sular duruyordu!
İpten kazıktan kurtulup, müzik zannettiğiniz şeylerde kullandığınız kelimeleri bir kompozisyonda kullanıp anlamlı on cümleyi ard arda getiremiyorsunuz ama konuşmaktan, hak aramaktan, özgürlükten, demokrasiden bahsediyorsunuz.
Sosyal medya kanibalizmi
Antropolojik bulgulara göre yaşlandığı için kabile üyelerine yük olmasın diye kesilip yenen insanlar vardır. Bunların yaptığı da işi biteni yiyip yutmaktır. Bunların yaptığı sosyal medya kanibalizmidir. İşine gelince teröristle, uyuşturucu satıcısıyla, tecâvüzcüyle, kadın ve çocuk satıcılarıyla iş birliği yapmaktan çekinmeyen bu sosyal medya kanibalları, işlerine gelmeyince ne analarını ne babalarını tanırlar.
Onlar için ana-baba, âile, arkadaş, dost, kardeş olmadığı gibi; vatan, millet, bayrak da yoktur.
Kafalarını “iyi” yapan şeye değer verip, “o şey”i önüne atanların her istediğini yaparlar. Yazılmış en âlâ senaryoya figüran olduklarını bilmeyip başrol oynadıklarını zannederler. Ama işlerine gelmeyen her şeye “tiyatro” deyip geçerler.
Baltaya sap olamadıkları için, her sapın ucuna balta olmaya uygundurlar. Süper marketlerdeki tanıtım stantları gibi, depoda kullanıma hazır beklerler. Bir tozlarına almak, allamak pullamak yeterlidir. Pilli bebek gibi bağırıp dururlar. Bildiklerini değil, papağan gibi ezberletilenleri tekrarlarlar.
Onlar konuşuyor ve bağırıyor, diye korkan ve tırsan yüreksizler de bu kaniballara cesâret verirler. Ağababaları arkadan iş çevirirken dikkat dağıtmak için para verilip sokağa salınan serseri sürüsü bile bu kadar kullanışlı değildir. Bu yaptıkları için kimse onları Maldivler’de tâtile göndermez, yurt dışında okutmaz.
Bunların sayısı o kadar çoktur ki, son kullanım târihleri hemen gelir ve raf ömürleri hemen biter. Geri dönüşüme gidemeyecek kadar kalitesiz bir hammaddeleri vardır.
Tecâvüzcünün genç bir kadının yirmi-yirmi beş yıllık hayâtını bir anlık zevk için yok etmesi gibi, bunlar da bir anlık zevkleri için vatanı ateşe atmaktan tereddüt etmezler.
Korkusuz falan değildirler. Aslında kendi gölgelerinden korkarlar. Bağırıp çok ses çıkarmalarının sebebi, yalnız başına mezarlıktan geçerken ıslak çalan adamın korkusudur aslında. Esas korktukları, dillerine doladıkları isimler değil, ne yapmaları gerektiğini söyleyenlerin memnuniyetsizliği ve acımasızlığıdır.
Samimiyet sıfır
Her haksızlığa karşı çıksalardı, inandırıcı olurlardı. Bebesinden dedesine kadar bir millet vatana sâhip çıkarken sokağa çıkmasalar bile, bunun târihe geçmesini sağlayacak kadar ses çıkarsalardı, yazı yazsalardı, şarkı besteleselerdi, şiir okusalardı şimdi yaptıklarında samimi olduklarını düşünebilirdik.
Gözlerinin önünde, sesleri göklere çıkan Diyarbakır annelerini yok farz edenlerin samimiyetine kim inanır! Yönetmen ve oyuncu âbileri ve ablaları, yeni sezon için dizi setlerinde banka hesaplarını kabartmakla meşgûl olduğu için, figüranlıktan yan rol oyunculuğuna geçme fırsatı zannettikleri bu işler, boş işlerdir. Belki çoğu yayından kalkacak dizilerde bir bölümlük rol kaparlar, o kadar!