Tarihine bakarak Afganistan'ın geleceğini öngörebiliriz.

Tarihine bakarak Afganistan’ın geleceğini öngörebiliriz. Zaman zaman olumlu gelişmelere rağmen devlet inşaası çabaları kalıcı olmamış ve süreklilik gösterememiştir. Devlet inşaasını kısaca, “Devlet yapısının, devletin fonksiyon alanlarının kurulması ve geliştirilmesi” olarak tanımlayabiliriz. Devlet inşaasında birçok farklı yaklaşımlar bulunmakla birlikte, Afganistan’da bu yöndeki girişimlerin ağırlıklı olarak güvenlik odaklı olduğu görülmektedir. Bu tür yaklaşımlarla kurumsallaşma sağlanamamış, güç boşlukları farklı aktörler tarafından doldurulmuş, devlet inşaası mümkün olamamıştır. Elbette ülkenin bu durum çerçevesinde kalmasının birçok etkeni mevcuttur. Jeopolitik önem, etnik yapı, dil, kültür birliğinin sağlanamamış olması vb. nedenlerde sayılabilir.

VATAN KAVRAMI

Devlet inşasında başarısızlığı en önemli nedenlerinden biri de vatan kavramının Afganistan’da içinin doldurulamamasıdır. Bu kavrama, hegemonik güçlerin ve etnik grupların öncelik ve menfaatleri hakim olmuştur. 20’nci yüzyılın ilk bağımsızlığı kazanan Müslüman ülkesi olmasına rağmen devlet inşasında başarısızlık günümüze kadar sürmüştür. Yönetim darbelerle el değiştirmiş, bir önceki yönetici öldürülerek geçmiş ile bağların kesilmesine çaba gösterilmiştir. Her kanlı iktidar değişikliği kin ve nefreti beraberinde geleceğe taşımıştır. İktidar değişiklikleri kendini ülkenin birleştirici simgelerinden olan bayrağında değişmesine yol açmıştır. Tarihte Afganistan kadar milli bayrağını değiştiren ikinci bir ülke bulunmamaktadır. Sadece 20’nci yüzyılda 20 bayrak değiştirilmiştir. Taliban’ın kullanmaya başladığı bayrak ile 21’nci bayrak tarihte yerini almak üzeredir. Hemen her iktidarı elinde tutan yöneticinin ayrı bir bayrağı olmuştur. Aynı zamanda çok sık anayasa değişiklikleri yapılmış, bu durumda devlet yönetiminin yapısına yansımıştır. Eğitim seviyesinin özellikle Kabil dışında çok düşük olduğu Afganistan’da din dışında vatandaşlarını bir araya getirecek, ortak bir ülküye yöneltecek çimentosu olmamıştır. Bu ve benzeri gelişmeler nedeniyle vatandaşlarının büyük çoğunluğunun gözünde Afganistan vatan olamamıştır. Vatan sevgisi Afgan vatandaşlarının gözünde Türk Vatandaşlarının içselleştirdiği gibi yerini bulamamıştır.

Vatan sevgisi olmayınca ABD’nin 300 bin kişi olarak eğittiğini söylediği, bir kısmı hayalet olan Afgan Silahlı Kuvvetleri elinde modern harp silah ve araçları ile ayağında terlik olan Kaleşnikof kültürü ile beslenmiş, birleştiricisi din olan Taliban karşısında hemen hiç mücadele etmeden ülkeyi teslim etmiştir. Diğer etnik gruplarda aynı davranışta bulunmuşlardır.

MENFAATLERİ KARŞILIĞI

Bu grupların sözde liderleri SSCB işgali sonrası ortaya çıkan ve Afganistan’ın bugünlere gelmesinde çok olumsuz katkıları bulunan savaş ağalarıdır. Uyuşturucu ticareti, silah kaçakçılığı, insan ticareti ile her türlü yasadışı faaliyette bulunan bu sözde ağalardan Taliban’a karşı çıkan yoktur. Mareşal unvanı verilen Raşid Dostum’un sarayındaki Taliban işgal görüntüleri büyük resmi bize göstermektedir. Taliban ile anlaşan sadece ABD değildir. Çin, Rusya, Pakistan, İran ve elbette Afganistanlı savaş ağaları da menfaatleri karşılığı bu örgüt ile anlaşmışlardır. Bu anlaşmalar olmasaydı çatışma kültürü yüksek olan, 600 bin kilometrekarelik ve önemli bir kısmı dağlık olan bu ülkeyi Taliban’ın 60 -70 bin kişilik bir güçle kontrol altına alması asla mümkün olamazdı. Bu teslimiyette, Taliban’ın 1996-2001 yılları arasında ilk versiyonunun uyguladığı şiddetin izlerinin etkilerininde önemli rolü olduğu söylenebilir.

Vatanı olup da vatan kavramını yüreğinin derinliklerinde hissedememek mücadele gücünü, savaşma azim ve iradesini zayıflatır ve insanı içten içe kemirir. Bu yüce sevgi insanın içini doldurmalıdır. Bu sevgi dayanma ve direniş gücü verir. Silahı olmasa bile buldukları ile savaşma gücü verir. Birlik ve beraberliği sağlar.

Ahmet Ümit’in “Elveda Güzel Vatanım” isimli eserinden bir alıntı ile bitirelim; “…Sahi nedir Vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır, Vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi… Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır, Vatan. Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz…”