Necip Fâzıl'ın dediği gibi "hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber!" Dersini çalışan öğrencinin sınavdan korkmaması gibi, ölümden korkup korkmamak da nasıl yaşadığımız ile ilgili bir duygudur.
Ülke gündemi bir taraftan çok değişken ama bir taraftan da "ana akım gündem" var. Devletler uzun vâdeli plânlar yapınca, bu ana akım gündemler de, yeraltı nehirlerin zaman zaman yeryüzüne çıkması gibi, hatırlanıyor.
İnsan yapısı her şey gibi, demokrasinin de birçok eksiği var, ama bu, ondan vazgeçmemiz gerektiği anlamına gelmez.
Onların mânevî makamları bizim korumamıza muhtaç değil, ama bu iki ismi, onlar üzerinden oynanan oyuna dikkat çekmek için sembolik olarak seçtim. Yoksa, aynı durumda olan hem tarihî, hem de çağdaş İbn Sina, Farabî, Mısrî Niyâzî, Yahya Kemâl gibi birçok isim var.
FETÖ ile mücâdele devam ederken, bu mücâdeledeki gevşeme ve yumuşama, herkesin mutâbık olduğu bir husustur.
Alternatifsiz bir âidiyet ve kimlik başlığı olarak "Devlet" kavramının ön plânda olması güven verse de, devletimizin şu anki yapısı, bu güvenin suistimâl edilmesini engelleyememektedir.
burada önemli olan çöplüğün adı değil, onu oluşturan şartların devam etmesidir.
"Benim nâciz vücûdum elbet toprak olacaktır" diyen Atatürk'ü "ilah" hâline getirip Nutuk'a kutsal kitap muamelesi yapanları anlamaya çalışırken, şimdi de karşımıza Ekrem İmamoğlu'nu ilah olarak şişirmeye başlayanlar çıktı.