PKK KAÇ PARÇA?

Alican DEĞER 21 Nis 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
PKK'yı kim yönetiyor? Ben bilmiyorum. Ayrıca tek bir kişinin yönetmesi de şart değil. Ama şimdi size iki önemli olayı alt alta yazıp bir basın okuması yapacağım.

PKK’yı kim yönetiyor? Ben bilmiyorum. Ayrıca tek bir kişinin yönetmesi de şart değil. Ama şimdi size iki önemli olayı alt alta yazıp bir basın okuması yapacağım. Bilindiği gibi Murat Karayılan 10-15 gün önce bir açıklama yaparak, “Şehirlerde bu derece bir savaş yaşanmasına gerek yoktu” demişti. Bu bir anlamda ‘kurtarılmış kent’ yaratmaya çalışan örgütün yenildiğinin itirafıydı. Anlaşılıyordu ki Karayılan bu durumu onaylamıyordu. Üstü örtülü bir şekilde de birilerini mesaj veriyordu. Yani bu kararı eleştiriyordu.

İyi de bu emri kim vermişti?

Önceki gün, örgütün bir diğer önemli ismi Cemil Bayık, kent merkezlerinde bulunan dağ kadrosunun çekilmesini emretti. Bu sırada Nusaybin’den Suriye’ye kaçmaya çalışan 24 kişi de öldürüldü. Benim mantığım şöyle çalışıyor. ‘Çekilme emrini’ kim veriyorsa, “İçeri girin” emrini de aynı kişi vermiştir. Yani Cemil Bayık. Al sana baba bir komplo teorisi. Karayılan’ın eleştirdiği kişi Bayık olmalıydı. İki ile ikiyi topladım, bu sonuç çıktı.

Mülteci bizim mülteci, ödül Amerikalının

Joseph Pulitzer, Musevi kökenli Macar asıllı bir Amerikan vatandaşı. Mirasını Gazetecilik Fakültesi kurulması amacıyla Columbia Üniversitesine bırakmış. Üniversite buna karşılık her yıl onun adına bir yarışma düzenlemiş. İlki 1917’de verilen ödüller giderek dünyanın en önemli basın ödülleri haline gelmiş. Ama Amerika merkezli bir ödül. Haberlerin kendi ülkesinde yayınlanmış olmasını şart koşuyor. Bu ödülü almak için öncelikle başvurmak gerekiyor. 102 uzman 21 ödül kategorisi için  20 ayrı jüri oluşturuyor. Jüri her kategoride ödüle layık gördüğü üç kişinin adını 18 kişilik ödül komitesine bildiriyor. Komite birinciyi seçiyor. Para ödülü öyle ‘ahım, şahım’ değil. 10’ar bin dolar ve birer sertifika. Kamusal hizmet alanında birinci olan ise altın madalya alıyor. Önemli olan ödülün parasal karşılığı değil. Manevi anlamı. Büyük bir onur kabul ediliyor. 2016 işte bu ödülün yüzüncü yılıydı. Bizi yakından ilgilendiren tarafı New York Times için çalışan 4 foto muhabirinin mülteci karelerinin flaş haber fotoğrafçılığı dalında ödül almasıydı. Ama ne karelerdi. Bakarken tüylerim diken diken oldu. Sergey Ponomarev'in Midilli Adası kıyısına varan mültecilerin tekneden inişlerini görüntülediği fotoğraf jüriden en yüksek puanı aldı. Bana göre Nilüfer Demir de ödül almalıydı. Hani mülteci dramının sembolü haline gelen 3 yaşındaki Aylan Kurdi'nin Bodrum kıyısına vuran cansız bedenini görüntüleyen foto muhabiri. Ödül Amerikan ödülü olunca sanki biraz taraf tutmuşlar gibi geldi bana. 

Hazır Cuma mesajları

Bana göre özünde güzel. Kandil veya Cuma mesajları. Telefonlarınıza böylesi günlerde bir çok mesaj geliyor olmalı. Çünkü bana da geliyor oradan biliyorum. Telefon listelerine kayıtlı olduğum bir çok dostum, birbirinden anlamlı cümlelerle önemli günleri kutluyor. Bu mesajları okuduğumda dikkatimi çekti. Bunlar oldukça iyi Türkçe ile yazılmış derli toplu mesajlardı. Eee “Niye olmasın ki?” diye düşündüm. Sonra fark ettim ki  bu konuda da kolaycılığa kaçmışız. İnternette bu iş için hazır ‘uygulamalar’ varmış. İndiriyorsun telefonuna böyle bir uygulama hiç zahmete girmeden bir sürü mesajın oluyor. Sonra gönder gönderebildiğine. İşin bu kısmı bana çok da doğru gelmedi aslında. “Keşke bu kadar uğraşacağımıza gönlümüzden kopan iki kelime etsek. Keşke mesaj yerine dostlarımızı arasak” dedim kendi kendime.

Bunun adı ‘görgüsüzlük’

Artık her şeyi açık yaşıyoruz.

Nereye gittik?

Ne giydik?

Ne yedik?

Hangi otomobile bindik?

Kimleydik?

Bolca görgüsüzlük kokan fotoğraflar. Bu saydıklarıma bir de “Kimle ilişki yaşıyorum?”, “Ne kadar mutluyum” fotoğraflarını ekleyin. El ele, kol kola, sarmaş dolaş bir sürü fotoğraf. Sonra olan olup ilişki bittiğinde otur hepsini sil. Böylece başkaları da öğrensin aşkının bittiğini. Bazen hala sevgili olduğunuzu zanneden partneriniz bile.