​KOLTUĞUN GİBİ KAÇIŞINDA "KONTROLLÜ"!

Ekin GÜN 12 Nis 2017

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Bu köşenin daimi okuyucuları bilirler.

Bu köşenin daimi okuyucuları bilirler.

Kemal Kılıçdaroğlu’na aylardır tek bir soru soruyordum…

15 Temmuz günü darbeci teröristler havalimanını kuşatmışken o havalimanından nasıl çıktın diye.

Bu soruya tek bir yanıt alamamıştım.

Ama Sabah gazetesinin haberinde öğrenmiş olduk ki Kemal Kılıçdaroğlu o havalimanından kaçmamış resmen darbeci teröristler müsaade etmiş ve o da aracına binip gitmiş.

Kılıçdaroğlu o gün NTV’nin canlı yayına bağlanmıştı.

O gün bağlandığı ilk yayın sanırım oydu.

Ve orada demişti ki: “Olayları takip ediyoruz, arkadaşlar bilgilendiriyor.”

Biliyorsunuz Kemal Bey’in arkadaşları pek meşhurdur.

7 Haziran seçimlerinden sonra PKK ve HDP hendek terörünü başlatınca PKK’lı teröristlere de “hendekteki arkadaşlar” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’ydu.

Şimdi de gördük ki Kemal Bey’in “hendekteki arkadaşlarının” yanına “FETÖ’nün darbeci teröristleri de” eklenmiş.

Kılıçdaroğlu’nun “FETÖ’cü arkadaşları” o gün müsaade “buyurmuşlar” ve Kılıçdaroğlu havalimanından ayrılmış.

Başka türlü ayrılması mümkün değil zaten.

Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nun havalimanına indiği saatler 23.00 ila 23.30 arası ve o sırada havalimanı çoktan darbeci teröristlerin kuşatması altına girmişti.

Oraya millet ölüme giderken Kemal Kılıçdaroğlu’na milletin katilleri yolu açtı ve Kılıçdaroğlu tüydü gitti.

Olay budur!

Kaçış maçış hikâyedir, direkt olarak Kılıçdaroğlu “FETÖ’cü arkadaşlarının” izniyle havalimanından “güvenli” bir şekilde ayrılmıştır.

Şimdi durum böyle değilse o zaman Kılıçdaroğlu şu sorulara cevap versin…

1) Kemal Kılıçdaroğlu havalimanına giderken darbenin olduğunu ve darbeci teröristlerin havalimanını kuşattığını biliyor muydu?

2) Kılıçdaroğlu tankları görünce VIP salonuna geri dönüyor ve ardından o 12 dakikalık zaman diliminde tanklar çekiliyor, çakarlı bir araç gelerek Kılıçdaroğlu’nu götürüyor. Peki o 12 dakikada neler oldu, Kılıçdaroğlu ve danışmanları kimlerle görüştü?

3) Kemal Bey o gün oradan ayrıldıktan sonra saat 23.30 saatleri arasında nasıl açık bir otel bulamadı da Bakırköy Belediye Başkanı’nın evine saklandı ve sabaha kadar hangi “olayları” takip etti?

4) Darbeci teröristlerle o 12 dakikalık zaman diliminde telefon görüşmeleri yapanlar kimlerdir, tankların geri çekilmesine ilişkin kimler FETÖ’cülerle iletişime geçti?

Görüntüler net.

Her şey ortada.

Kemal Kılıçdaroğlu güvenilirliği adına bu sorulara cevap vermek zorunda.

Ve bu 12 dakikalık zaman dilimi çözülürse çok açık bir şekilde Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’cü darbecilerle temasta olduğu kanıtlanmış olur ve bu suçtur.

Şunu iyi bir şekilde anlamak gerek artık…

Kılıçdaroğlu oturduğu koltuğa FETÖ’nün Deniz Baykal’a kurduğu kaset kumpası sonucunda geldi.

Kemal Bey 15 Temmuz hain darbe girişimine “kontrollü darbe” derken kendisinin oturduğu koltuğun “kontrollü” olduğunun farkına varmalı.

Ve elbette kendisini “kontrol” edenleri de biliyor olmalı.

Defalarca yazdık tekrar yazalım…

15 Temmuz’a “darbe” demeyip OHAL’in ilan edildiği güne “asıl darbe” diyen de Kemal Kılıçdaroğlu’nun ta kendisi.

Madem “kontrollü darbe” diye saçmalamayı biliyorsun da Yenikapı’ya gelip millete neden yalan söyledin o zaman Kılıçdaroğlu?

Neden mecliste darbeye karşı olan bildirinin altına imza attın?

Bu milleti aptal yerine mi koyuyorsun sen?

15 Temmuz’da 249 şehidimizin katilleri sana yolları açıyor sen hala utanmadan konuşmaya devam ediyorsun.

Senin o “uygarlık” dediğin ülkelerde senin gibi birini beş dakika bile o koltukta tutmazlar.

Bunun farkındasın değil mi?

Bu referandum sürecinde de özellikle Kemal Kılıçdaroğlu yalan üzerine yalan söyledi.

Kendisini “kontrol” edenler eline metni verdi o da konuştu.

Cumhurbaşkanı’nın “fesih yetkisi olacak” dedi.

Apaçık bir yalandı bu.

Seçimlerin çift taraflı yapılmasına “yenilenme” denir, “fesih” denmez, “fesih” tek taraflı bir olaydır.

Ama saptırdıkça saptırdı Kılıçdaroğlu.

Cumhurbaşkanı isterse “lokantaları, muhtarlıkları bile kapatır” dediler.

Yalanın dibine battılar.

Oturduğu “kontrollü koltuktan” birilerine seslenmeye çalışsa da seslenemedi, eline metni verenlerin kuklası oldu.

Ve üstüne üstlük hiçbir sorumluluğu da üstüne almadı.

İşte referanduma sayılı günler kaldı.

Pazar günü halk gidecek sandıkta oyunu kullanacak.

Sandıktan ne çıkarsa hepimiz kabul edeceğiz, beğenmediğimiz bir sonuç olursa da tahammül edeceğiz.

Çünkü demokrasi budur.

Ama senin yalanların tarihe kara bir leke olarak yazılacak Kılıçdaroğlu.

Milletin canını vermek için sokaklara döküldüğü gece sen açık bir otel bulamama yalanını söyleyip bir belediye başkanının evinde sabaha kadar saklandığını tarih yazacak.

Kara bir leke olarak yazacak hem de!

Millet sokakta şehit olurken “olayları takip ediyoruz” demeni de tarih yazacak.

Ama çıkıp da bir özür dilemeyeceksin, çıkıp da utanmayacaksın, yüzün kızarmayacak.

Çünkü sen o “kontrollü koltuğun” sana verdiği görevleri yapıyorsun.

Ama şunu unutma ki…

Bu millet her şeyin farkında.

Yalanlarını, saptırmalarını, dezenformasyonlarını bir kenara bırak ve cevap ver artık…

Tanklar sana nasıl izin verdi, kimlerle ne konuşuldu, darbeci teröristler senin o havalimanından çıkışını nasıl sağladı?