​ŞİMDİ HESAP ZAMANI!

Ekin GÜN 03 Mar 2017

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Bir kez daha şunu anlamış olduk…

Bir kez daha şunu anlamış olduk…

Bu ülkede artık kimse milletin iradesini yok sayamaz.

Hele hele 15 Temmuz’dan sonra bunu daha net bir şekilde görüyor ve hissediyoruz.

Bunu neden diyorum…

25 Şubat’tan bu yana Hürriyet’in “Karargâh Rahatsız” manşetine karşı milletten gelen haklı tepkiye bakacak olursanız demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

Hürriyet, önce, “bizim demokrasiye karşı duruşumuzu kimse sorgulayamaz” gibi bir söylemle başladı, ardından yapmış olduğu açıklamada atmış oldukları manşetin “hata” olduğunu ifade etti.

“Hata” olduğunu veya bilerek atmadıklarını düşünen biri var mıdır bilmem ama geçmişlerinde “gerekirse silah bile kullanırız” diye manşet atan bir gazetenin yapmış olduğu bu “tuhaf” açıklamalara kimse inanmaz.

Patronunun garsonluğunu yapan şahsın günlerdir köşesinden “kıvırmaları” da kimseye sökmez!

Gelgelelim, bu millette zaten bu ikircikli açıklamalara inanmadı, gereken tepkiyi gösterdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dediği gibi bunların her zaman ki “eski alışkanlıkları” yeniden hortlamış durumda.

Çünkü bilinçaltlarındaki o “darbeci heveslerden” bir türlü kurtulamıyorlar.

“Karargâh Rahatsız” rezaletinden de henüz kurtulmadan yine o “eski alışkanlıkları” tekrar hortladı…

Önceki gün Hürriyet gazetesinde Latif Demirci imzalı bir karikatür yayınlandı.

Aşağıda da gördüğünüz gibi, asker desenli bir kapının koluna “Please do not disturb – Lütfen rahatsız etmeyiniz” yazılı uyarı levhası asılarak “asker uyuyor, dokunmayın” mesajı veriliyor.

Hadi diyelim ki “Karargâh Rahatsız” manşeti dedikleri gibi “editöryal bir hataydı”, peki o zaman bu karikatürde mi “editöryal hata”?

Şimdi buna kim inanır?

Elbette ki kimse!

O zaman Hürriyet hala “eski alışkanlıklarından” kurtulabilmiş değil, bayram değil seyran değilken referanduma 1,5 ay kala tekrardan “darbe sevici” alışkanlıkları hortlamış durumda.

Pazar günkü yazımda da ifade etmiştim…

Hürriyet’in “Karargâh Rahatsız” manşetinin Aydın Doğan’ın “akaryakıt kaçakçılığı” suçlamasından yargılandığı POAŞ davasıyla bir ilgisi olabilir mi diye.

Aydın Doğan bir çeşit “gözdağı” vermeye mi çalışıyor diye sormuştum.

Önceki gün POAŞ davasından çıkan karar, Aydın Doğan’ın bir sonra ki duruşmaya zorla getirilmesine ilişkin oldu.

Bilindiği gibi Aydın Doğan’ın vereceği hesap sadece POAŞ’la ilgili değil.

28 Şubat’ın 20. yılının arifesinde böylesine “postal sevici” bir manşetle ortaya çıkan Hürriyet’in amaçladığı şey nedir?

Nasıl bir cürettir bu?

Ve hala o rezalet manşetin üstüne o rezalet karikatürü birinci sayfadan vermek, bir çeşit “aba altından sopa göstermek” kime meydan okumaktır?

28 Şubat zamanları “hükümeti ben kurar, ben yıkarım” diyen Aydın Doğan bugüne kadar hala hesap vermemişse Türkiye 28 Şubat’la hesaplaşabilir mi?

Ya da asker – medya ortaklaşa darbesi olan 28 Şubat’la hesaplaşmadan 15 Temmuz’la tam manasıyla hesaplaşabilir miyiz?

Tabii ki hayır!

Önce şunu net bir şekilde bilelim…

28 Şubat FETÖ’nün bürokraside palazlanmasını sağlayan en net hadiselerden biridir.

Bürokrasiyi ele geçiren FETÖ 15 Temmuz’da hain bir darbe girişimine kalkışmıştır.

Ve 28 Şubat’ı manşetlerden yönlendiren medya ve o medyanın patronajları hesap vermeden ne 28 Şubat’la hesaplaşabiliriz ne de 15 Temmuz’la!

Zaten bakıldığında bazı 28 Şubat savunucularının asıl “rahatsız” olduğu şey 15 Temmuz’un neden başarılı olmadığıyla birlikte milletin destansı dirilişidir.

Artık şunu açık bir şekilde söylememiz lazım…

Darbelerle, vesayetle, statükoyla, FETÖ’yle ve diğer tüm terör örgütleriyle hesaplaşacaksak geçmişten bugüne medyasından STK’sına kadar darbelere destek çıkan kim varsa hepsiyle hesaplaşmalıyız.

Tabii bunu söylerken şunu da unutmuyoruz…

Genelkurmay, Hürriyet’in o açıklamasından neden üç gün sonra bu açıklamayı yaptı da manşetin çıktığı gün o resmi açıklamayı yapmadı?

Ya da Genelkurmay’ın açıklamasında da ifade edildiği gibi neden Genelkurmay İletişim Daire Başkanlığı “sorulan sorulara özetle, ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iç politika malzemesi haline getirilmemesi, şahsi işlerden uzak tutulması gerektiği’ni ifade ediyor?

Hele bir de arayan medya kuruluşunun geçmiş sicili ortadaysa bu bir cümlelik “özete” bile gerek yok.

Ve acaba Genelkurmay Başkanlığı Hürriyet gazetesine bu manşetle alakalı olarak bir dava açacak mıdır?

Sonuçta bu milletin seçtiği sivil irade ne derse bundan sonra o olacak ve herkes bu sivil iradenin kararına saygı duymak, saygı duymasa da tahammül etmek zorunda!

Bu da böyle bilinsin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi de “herkes haddini ve konumu bilsin”

Haa tabi unutmadan… 28 Şubat’ta susup 28 Şubat’tan yıllar sonra 28 Şubat’ı “lanetleme” görevi edinen “mahalle zabıtaları”, önce yine susup Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın açıklamasından sonra o pespaye manşete lütfedip iki cümle ettiler.

Hadi eskiden bunların utanmaları yok diyorduk da şimdi de hayatları yalanmış, hiç değilse bunu öğrenmiş olduk!