​ARTIK "HAYIR" KAMPANYASINI NAZİ KALINTISI AVRUPA MI YÜRÜTÜYOR?

Ekin GÜN 15 Mar 2017

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Son zamanlarda fark ediyoruz ki 16 Nisan'da yapılacak olan referandum sadece Türkiye'nin gündemi değil, artık dünyanın da gündemi.

Son zamanlarda fark ediyoruz ki 16 Nisan’da yapılacak olan referandum sadece Türkiye’nin gündemi değil, artık dünyanın da gündemi.

Hatta son bir haftadan çıkarttığımız gerçek şu ki Türkiye’nin referandumu dünyanın tek gündemi olmuş durumda.

Ve artık açıktan 16 Nisan’da “hayır” çıkması ellerinden gelen her türlü çirkefliği, küstahlığı, pespayeliği sergiliyorlar.

Önce biraz soluklanalım ve hatırlayalım…

Almanya’da Bekir Bozdağ, Nihat Zeybekçi, Taner Yıldız (2 kere), Mevlüt Çavuşoğlu ve Fatma Betül Sayan Kaya’nın konuşmaları iptal edildi.

Hollanda’da Fatma Betül Sayan Kaya, Mevlüt Çavuşoğlu’nun konuşmaları iptal edildi.

Avusturya’da Muhammet Müfit Aydın’ın konuşması iptal edildi.

İsveç’te ise Mehdi Eker’in konuşması iptal edildi.

Türk hükümetine mensup bazı isimlerin dört farklı ülkede konuşmaları iptal edilmiş durumda.

Hollanda’da Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’ya gösterilen o alçakça tavrın Nazi zihniyetinin ürünü olduğunu ve faşizm demenin bile az kaldığını hep birlikte gördük ve yaşadık.

Avrupa ve hatta Batı açık açık “hayır” kampanyasını topyekûn üstlenmiş durumda.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dediği gibi bu Nazi kalıntısı faşizan tutumun elbette ki bir bedeli olacak, olması da gerekiyor.

Hollanda’da yapılacak seçimlerde oylarının artması beklenen İslam düşmanı ve ırkçı Geert Wilders’ın tek sabıkası bu değil.

Eylül ayında yapmış olduğu bir açıklamada Wilders’ın “15 Temmuz’un başarısız olmasına üzüldüm” diye küstahça bir tavrı da olmuştu.

Şimdi baktığımızda her fırsatta Türkiye’ye “düşünce özgürlüğü” dersi vermeye kalkan ve “insan haklarından” bahseden Avrupa darbeleri savunuyor, kendi fikrine zıt olanları konuşturmuyor ve kendi ülkesinde yaşayan gurbetçilerimize atlarla, itlerle saldırıyor.

Bu alçak tutumları sadece bu zaman diliminde olmuş değil, geçmişlerinde de Nazileri nasıl destekledikleri, Srebrenitsa Katliamı’nda üstlenmiş oldukları rol de ortada.

Hollanda’da her sene 2 binden fazla ırkçı saldırı gerçekleşiyor, son 4 yılda anti-semitik saldırı sayısı 540’ı aşmış durumda ve son 2 yıldaki İslamofobik saldırı sayısı da 250’den fazla.

Ve bu 250’yi aşan İslamofobik saldırının sadece 46’sı cezalandırıldı, son 10 yılda ise camilere yapılan saldırısı sayısı da 200’ü aşmış durumda.

Şimdi ırkçı, İslamofobik ve kendisinden olmayana artık fiziksel şiddet uygulayan Hollanda’nın, Almanya’nın ve aslında Avrupa’nın pespaye ve küstah tutumlarına bu saatten sonra şaşırmamız demek bizim aşağılık kompleksimizden başka bir şey olmayacaktır.

Özellikle Fatma Betül Sayan Kaya’ya gösterilen o hadsiz ve aşağılık tavra karşılık meydana çıkıp da “dünyaya rezil olduk” diyen bazı fırıldakları da böylesine ikiyüzlü, ırkçı ve Nazi kalıntısı bir dünyayla bırakmak en iyi tutum olur.

Şunun farkına varalım…

Avrupa ve hatta dolayısıyla Batı referandumdan “evet” sonucunun çıkmasını istemiyor.

O nedenle “hayır” kampanyasının yürütücülüğünü de üstlenmiş durumda.

Ve şunu da söyleyelim… Avrupa’da öyle “konuşma özgürlüğü” yok falan değil, “konuşma özgürlüğü” gayet var ama ancak onların düşüncelerini dile getirirseniz var.

Örneğin; müzmin muhaliflerden ve loser’lardan Abdüllatif Şener Hollanda’nın Rotterdam kentinde “hayır” kampanyaları yürütüyor; camide konuşuyor, televizyon programlarına katılıyor, konferans veriyor vs.

Ama Hollanda hükümetinden biri çıkıp da Şener’e “Hollanda’ya gelemezsin” demiyor, çünkü Hollanda hükümetiyle aynı zihniyetin ürünleri.

E haliyle Hollanda gazetelerinin orta sayfasında da manşetten Abdüllatif Şener’in “hayır” konuşmaları kocaman veriliyor.

Bunu da geçtim… “Dünyanın derdi biz mi olmuşuz, işleri güçleri yok bizle mi uğraşacaklar, Erdoğan’ı neden kafaya taksınlar ki” gibi budalaca cümleler kuran bazı fırıldaklar da dönüp iptal edilen konuşmalara, İsviçre’deki Türk düşmanlığı sergilenen yürüyüşe ve Hollanda’da gösterilen o alçak tavra baksın.

Bu da yetmediyse Almanya’da aynı gün yayınlanan farklı üç derginin kapağında da Türk ve Erdoğan düşmanlığının olduğuna bir göz gezdirsin.

Bu da yetmediyse Rotterdam Belediye Başkanı Aboutaleb’in Hollanda Özel Tim’ine “ateş izni” verildiğini söyleyen konuşmasına baksın.

Şimdi oturup düşüneceğiz…

Şunun şurasında referanduma 1 aylık bir zaman dilimi kaldı.

Avrupa İngiltere’nin BREXIT kararından sonra, İtalya’nın AB’den ayrılmasıyla, Le Pen’in oylarının artmasıyla ve ırkçı tutumlarıyla kendilerini çukura atma görevini edinmiş durumdalar ve böyle küstahça tavırlarla bir çıkış yolu arıyorlar.

16 Nisan’da yapılacak olan referandumda “evet” oyunun çıkmasından öyle korkuyorlar ki, çünkü ne yaparlarsa yapsınlar, hangi tuzağı kurarlarsa kursunlar artık istedikleri gibi Türkiye’yi ve Türkiye’nin umut olduğu ülkeleri yönetemiyorlar.

Yeni sosyolojiyi okuyamamaları bir kenarda dursun, 16 Nisan’ın Türkiye’nin bağımsızlık mutabakatı olduğunu biliyorlar.

Ellerinden gelen her şeyi yapacaklar, en küstahça, en adice tavırlarını sergileyecekler ama bizim aklıselim olup sakince 16 Nisan’a odaklanmamız ve bunun için yoğun bir çalışma üretmemiz şart.

“Başaramayacaksınız” diyorsak şayet…

“Bu millete diz çöktüremeyeceksiniz” diyorsak şayet…

EVET’in her zamankinden daha gür bir sesle sandıktan çıkmasının önemi büyük.

Hem de hiç olmadığı kadar büyük…