ABD'NİN BREXIT'i TRUMP NE YAPACAK?

Ekin GÜN 22 Oca 2017

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Aslında yemin töreni konuşmasından ziyade Trump'ın nasıl seçildiğini biraz hatırlamakta fayda var.

ABD’nin 45. Başkanı Donald Trump yemin ederek resmen görevine başladı.

Aslında yemin töreni konuşmasından ziyade Trump’ın nasıl seçildiğini biraz hatırlamakta fayda var.

Trump en başta hiç şans verilmeyen “çılgın” bir politikacı olarak gerek medya gerekse de üst akıl tarafından lanse edildi.

Bu lanse edilmenin bir amacı vardı tabi… O da üst aklın hatta daha açık yazmak gerekirse küresel şirketler dediğimiz küresel merkezin adayına seçim kazandırma isteğiydi.

Bu adayda Hillary Clinton’du.

Obama’nın nasıl büyük umutlarla geldiğini ve nasıl ABD tarihinin belki de en kanlı ve en kötü başkanlarının arasına ismini yazdırdığını biliyoruz.

Bize karşı politikalarından değil sadece, Trump’ın bahsetmiş olduğu gibi Obama geride resmen bir “enkaz” bıraktı.

Ekonomik olarak ABD’nin borcunu ikiye katladı, karşılıksız dolar basımından dolayı da ABD’nin önümüzdeki süreçte nasıl bir ekonomik kriz içerisine gireceğini de buradan okumak mümkün.

Obama’nın Suriye politikasından bahsetmeye gerek var mı bilmem, çünkü Suriye politikası ABD’nin Suriye’yi üçe bölmeye dayalı, güney sınırımızda bizi de tehdit eden “terör koridorunu” kurma amaçlı bir politikaydı.

PYD’nin Suriye’de ABD’nin kolluk kuvveti olduğunu artık sağır sultan bile biliyor.

Yapılan silah yardımları, verilen lojistik destekler, PYD’nin “terör örgütü” olarak görülmeyip PKK’ya terör örgütü deme takiyeciliği ve tüm bunlarla birlikte Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen 2. İsrail Devleti her şeyi açıklamaya yeter.

Kaldı ki Clinton’un Trump’la gerek televizyon tartışmalarında gerekse de yapmış olduğu açıklamalarda PYD için “Kürtler” diyerek onları destekleyeceklerini açıklamasını da işitmiştik.

Zira televizyon demişken Trump’ın ABD’deki FOX dışında hiçbir medya kuruluşu tarafından desteklenmediğini, Clinton’un ise açık açık bir şekilde desteklendiğini de not edelim.

Tabi sadece bu da değil… Özellikle Trump’ın yapmış olduğu mitinglerin birinde “DAEŞ’i Obama ve Clinton kurdu” demesinin ardından CNN tarafından yayının kesildiğini ve medyada Trump’a karşı bir dezanformasyon oluşturulduğunu da hatırlamakta fayda var.

Özellikle Trump’ın tüm bu zorluklara rağmen seçilmesi bize yerleşik düzenin nasıl çatırdamaya başladığının da bir göstergesi.

Bu yerleşik düzen küresel merkezin oluşturduğu bir düzen ve bu düzen halklar tarafından özellikle içinde bulunduğumuz çağda bu tarz çatırdamalarla birlikte tartışılmaya açılıyor.

İngiltere’nin Brexit kararı, İtalya’nın AB’den kopuşu, Fransa’da AB karşıtı Le Pen’in oylarını artırması, Hollanda ve Portekiz’in de ayrılığa yakın olması topyekûn bu yerleşik düzenin çatırdamaya başlamasıyla ilgili olarak okunabilir.

Bu noktada üst akıl belki de tarihinde ilk kez afallarken bunu üst akılın kaybedişi olarak okumakta kolaycı bir yorum olur.

Sonuçta karşımızda dünyayı dizayn eden koca bir güç var ve Trump’ın buna karşı çıkacak olmasını da şimdiden kestiremesek de umut açısından bakıldığında Trump’ı getiren bu yerleşik düzen karşıtı sosyoloji önemli bir ibare olarak önümüzde duruyor.

Trump’ın yemin konuşmasında ifade etmiş olduğu özellikle şu cümle çok önemli: “İktidarı Washington’dan alıp halka vereceğiz”

Üstüne birçok makale yazılabilir bu cümlenin, özellikle ABD’de aslında bu seçim sürecinde gözden kaçırılmaya çalışılan CIA ve Pentagon arasındaki çekişme bu cümlenin içinde de yorumlanabilir.

Trump’ın önümüzdeki süreçte nasıl bir politika izleyeceğini ya da şimdi bize yansıttığı gibi Rusya’yla iyi geçinip Çin’le bir mücadele yürütüp yürütmeyeceğini göreceğiz.

Sonuçta tek başına Trump o yerleşik düzeni yıkmaya bir etken midir dediğimizde bu yerleşik düzene karşı ABD’nin Lincoln, Kennedy gibi dört başkanını nasıl yediğini biliyoruz.

Peki bizim açımızdan Trump’ın başkan seçilmesi ne anlam ifade edecek? En önemli soru da bu.

Özellikle Suriye politikamızda güneyimizde bir terör koridoru oluşturulmasına karşı çıktığımız bir gerçek. Bu noktada Trump’ın PYD ile ilgili tasarrufları neler olacak ve bu politikanın karşılığında da Türkiye ile ABD’nin ilişkileri yeniden belirlenecek bir sürece girebilir mi, giremez mi bakacağız.

İkinci en önemli tutum da Trump’ın FETÖ teröristbaşı Fetullah Gülen’i Türkiye’ye iade edip etmeyeceği…

Özellikle Obama yönetiminin FETÖ teröristbaşına nasıl sahip çıktığını gözlerimizle gördük, Trump’ın bu tutumu değiştirmesi ABD’nin Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açabilir.

Tabi tüm bunların hepsini zaman gösterecek ama şu ana dek bakıldığında Trump’ın seçimden sonra olduğu gibi yemin töreninde de ABD’nin Brexit’i olmaya aday olduğunu görebiliyoruz.

Elbet ABD’nin geleneksel politikaları ve üst aklın amaçlarına uymayanları nasıl susturdukları ortada, onun için şimdiden bir şey söylemek için erken, bekleyip göreceğiz.