Cuma günkü yazımda seçimden sonra kim gelirse gelsin bir "heterodoks istikrar politikası" uygulama ihtimalinin yüksek olduğunu belirtmiş ve yazıyı şöyle bitirmiştim: "Böyle bir istikrar programı ile enflasyon ve işsizlik yüzde 10-12 arasına bir senede çekilir fakat daha bu işin başlangıcıdır.
Bazı iktisatçılar ve gazeteciler, Hükümetin mevcut düşük faiz yüksek kur politikasını sürdüremeyeceğini ve önünde sonunda bazı önlemler almak zorunda hissedeceğini savunmaktadır.
Taylor Kuralı adını Amerikalı İktisatçı John B. Taylor'dan alan ve Merkez Bankası'nın politika faizini nasıl belirlemesi gerektiğini gösteren bir kuraldı.
1999 yılında sabah akşam jeologların TV ekranında ahkâm kesmesi misali, bugün de, sabah akşam ekonomiyi konuşuyoruz.
22 Kasım Pazartesi akşamı ülkemizin ilerleyen zamanlarda "Kara Salı" olarak adlandıracağı döviz krizinin fitillendiği akşamdı.
Merkez Bankası dünyada artan enflasyon etkisine, kısa vadede ödememiz gereken 167 milyar dolarlık dış borca, sene sonu 20 milyar doların biraz altında gerçekleşmesi beklenen cari açığa, yüzde 20'lere dayanmış enflasyona aldırış etmeden politika faizini yüzde 1 düşürdü.
Bugün iktisat bilimindeki sınıflandırmayla işsizlik ve bileşenlerinden yola çıkarak şu soruyu cevaplamaya çalışacağım: "Yüksek büyümeye rağmen işsizlik neden bu kadar yüksek?" Bu soruya mevcut iktisat teorisini kullanarak cevap verebilmek mümkündür.
Bugün ve Pazartesi günü akla biraz çelişkili gelen bir konu hakkında yazacağım.