Teorik olarak Fransız Devrimi ile başlayan süreçte dünyâda hâkim devlet yapısı hâline gelen "ulus-devlet" yapısı, özellikle "Teknoloji 4.0 nesli" için önemini kaybetme tehlikesi yaşıyordu.
Daha önce "Avrupa Birliği, Orta Doğu ile sınır olamaz" diyen Haçlılar Kulübü, sınır tanımayan koronovirüs karşısında "insan" kavramını hatırladı.
Ancak ister gönüllü, isterse hükûmet karârıyla oluşan "evde durma durumu" karşısında benim aklıma Michel Foucault'nun "Büyük Kapatılma" kavramı geldi.
Laik siyâsi liderlerden dinî liderlere kadar, herkes korona ile ilgileniyor. Bu "kendi minik etkisi büyük" koronavirüsü seneler sonra ölümüne sebep olduğu insanlarla değil de, başka şeylerle hatırlayacağımız.
Sokakta gördüklerinde yakınından geçmemek için yolunu değiştirenler, mağdur eden Yunan – yâni Batı medeniyetinin(!) kökü – olunca, "çok da şey etmek" gerekmediğini düşünüyorlar.
Târih, akl-ı selim ile davrananların zaferlerini yazar. Târihi kaleme alanlar da, kazanan tarafın aklı-ı selim sâhibi insanlarıdır.
Suriyeliler yokken, Türkiye'yi "dünya cenneti" zannedip "Bunlar geldi böyle olduk" diye çemkirenler, "gündelikçi" olarak evlerine aldıkları yurdun insanını da, şehre ilk geldiğinde "köylü" diye dışlamıştı.
Eski zamanlarda mahallenin âbileri tarafından "minâre gölgesi", "davul tozu" veya "solak tornavidası" almaya gönderilen veletler gibi, birilerinin maskarası olan bu çocuk farkında olmadığı görevini yaptı ve ülkenin gündemde kalması gereken ciddi sorunlar kaynayıp gitti.