Askerî okulların mezuniyet törenlerinde gelenekte olmayan bir uygulamaya şâhit olduk. Yeni teğmenler kılıçlarını çekerek yemin ettiler. Ve biad mı, protesto mu tartışmaları yine başladı.
Her şey bir soru ile başladı, demek hiç de iddialı bir önerme olmaz. Hristiyanlık'ta İncil "Önce söz vardı, söz her şeydi" diye başlar. Ancak o sözün mâhiyeti net değildir.
Yazıya başlamadan önce şunu belirtmek ihtiyâcı duyuyorum ki, belki de en yanlış anlaşılacak yazımı yazıyorum. Bunun ezan ve başörtüsünün aleyhinde bir yazı olduğu vehmine kapılanlar lütfen zahmet edip yazının devâmını okumasınlar. Bu önyargıyla okuyup okuduktan sonra da aynı düşünenlerin hakkımdaki suizanlar ve (yaparlarsa) dedikoduları günâhımın azalmasına vesile olacaktır.
Henüz "Batı" denilen ülkeler toplamına yayılmasa da Avrupa merkezli sosyo-politik ortamda tehdit seviyesine ulaşan bir ırkçılık var.
Millî târihimizin en uzun gecesiydi 15 Temmuz gecesi. Yaz ve Cuma gecesi olması sebebi birçok kişi dışarıdaydı. Televizyonlarda geçen alt yazıyı okuduğumuzda önce anlam veremedik.
Kelimelerin anlam dünyâmızda vazgeçilemez yerleri var. Yazılı ya da sözlü olsun algıladığımız her kelime, bizim dünyâya bakış açımızın sınırlarını belirliyor. Ne kadar çok kelime biliyorsak, yâni duyunca ya da okuyunca ne kadar çok kelimeyi anlayabiliyorsak dünyâya bakış açımız, dünyâyı anlama ve anlamlandırma kâbiliyetimiz o kadar genişliyor. Tıpkı uzaya gönderilen teleskopların mercekleri ne kadar hassas olursa, uzay ile ilgili bilgimizin o kadar çoğalması ve netleşmesi gibi, kelimeler de bizim etrâfımızda olup biten, olmuş bitmiş hatta olacak olanları daha net görmemizi sağlıyor.
Max Weber, "bürokrasi" kavramını geliştirirken işlerin yürütülmesi için gerekli bir mekanizma olarak düşünmüştü. Oysa tıpkı önce "felsefe" sonra da "ideoloji" kavramları gibi, "bürokrasi" kavramı da kısa zamanda itibarsızlığa uğradı. Şimdi bürokrasi, işlerin yokuşa sürülmesi olarak anlaşılıyor.