KÜBRA: AYNILAŞTIRILAN İNSANLARIN FARKLILIK ZAFİYETİ

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Dijital platform Netflix'teki Türk yapımlarından biri daha 18 Ocak'ta gösterime girdi. Yağmur-Durul Taylan kardeşlerin yönettiği ve Çağatay Ulusoy'un başrol oyuncusu olduğu KÜBRA dizisi, birçok yönden eleştirilme potansiyeline sâhip.

Sekiz bölümlük diziyi bir oturuşta seyrettim. Gereksiz zaman kaybına sebep olacak bir şey olmadığı için çok da zor olmadı.

Asıl eleştiri konuma geçmeden, dizinin yan hikâyesinde, Ahmet Mümtaz Taylan’ın canlandırdığı polis rolündeki karakterin özel hayâtındaki trajedi, oldukça etkileyici bir şekilde işlenmiş. Trafik kazasında ölen ve organları bağışlanan oğlunun kalp sesini bir hayat kadınının bedeninde dinlemesi ve oğlunun gözlerini bir tezgâhtar kızın gözlerinde seyretmesi gerçekten usta işi bir kurgu olmuş.

Gelelim esas konuya. Gökhan Şahinoğlu isimli karakter (Çağatay Ulusoy) bir terör gâzisidir. Ormancılar isimli bir gecekondu mahallesinde oturmakta ve araba tâmir atölyesinde ustabaşı olarak çalışmaktadır. Merve isimli kız arkadaşıyla evlenme plânları yapmaktadır.

Soulmatch isimli bir cep telefonu uygulamasında gelen mesajla dünyâsı değişir. Mesajda “sen farklısın” yazmaktadır. Mesaj “KÜBRA” isimli bir kullanıcıdan gelmektedir. Gökhan’ın uygulamadaki adına da “Semavi”dir. Bu mesajı gören Merve, kıskançlık refleksiyle tepki verir. Daha sonra KÜBRA’dan, Semavî’ye kehânet içerikli mesajlar gelir. İstanbul’un elektrikleri kesilir. Bunu bildiği için, polis, Semavi’nin bir terör örgütü üyesi olduğu şüphesiyle Semavi’yi tâkibe alır.

Semavi, bir çocuğu önce yanan arabanın içinden kurtarır. Sonra da yine KÜBRA’dan gelen bir mesaj ile çocuğun tedavi gördüğü hastalıkta yanlış teşhis olduğunu öğrenir. Bunu çocuğun babasına söyler ve çocuk yanlış tedavi kurbanı olmaktan kurtulur. Semavi artık “bir kahraman”dır. Yardıma muhtaç birçok kişi ona başvurur. Birçok yardımsever de onun aracılığıyla aynî ve nakdî yardım gönderir.

Tabi ki böyle bir “güç” birilerinin dikkatini geçer ve Semavi’yi “korumak” isterler. Ancak Semavi bunu kabûl etmez. Daha sonra olaylar, polisiye bir dizi tadında gelişir. Ama son bölümde hikâyenin esas yüzü ortaya çıkar.

KÜBRA, gerçek değil hayalî bir kullanıcıdır. Yapay zeka tarafından üretilmiştir. Bilgi toplama becerisi açısından neredeyse sınırsız erişim imkânı sebebiyle, sanki “geleceği görmek” gibi bir özelliği vardır. Bunu Semavi ile paylaşır.

Sen farklısın

KÜBRA, aslında hepimizin ilk anda zannedildiği gibi bir kadın ismi, yâni Kübra değildir. “Ekber”, “Kibir” gibi aynı ökten geldiği için “Kübra” kelimesi seyirciyi kendi içinde hikâyeler yazmaya sevk etmektedir. Ancak KÜBRA’nın aslı KUBRA’dır ve bir uygulamanın İngilizce isminin (Knowledge Unit Based Reason Animation) baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. O yüzden ben de hep büyük harflerle yazdım. KUBRA’nın yaratıcı ekibi, bu yapay zekâyı, “çayına bisküit batırıp yiyen” ve fakat çağa ayak uydurma niyetinde olan zengin bir iş adamının şirketine CEO olarak satar.

KUBRA, sıradan insanlara sıradan bir isim ile, onlara “sen farklısın” diyerek yaklaşmaktadır. KUBRA, iş adamını yeni dünyâda eski dünyadan farklı olma vaadiyle kandırır. Hem yenilenmek hem de İşini büyütüp daha “ekber” olmak isteyenleri böyle ikna eden KUBRA, aslında insanların en zayıf karınları olmaya başlayan “farklı olma” dürtülerine hitap etmektedir.

Aynılıktan farklılığa

Botoks sebebiyle birbirine benzeyen kadınlardan, aynı diziyi seyreden, aynı yerde alışveriş veya tâtil yapan, aynı kıyâfetleri giyen, aynı yemekleri yiyen, saçını aynı şekilde traş ettiren veya boyatan, aynı kelimeleri ağzına sakız yapan ve daha nice aynılığın içinde bocaladığı bile fark edemeyecek hâle getirilen günümüzde insanı, nereden geldiği bilinmeyen (bilinse de önemsenmeyen) “Sen farklısın” mesajı ile, bir anda “kahraman” hâline gelebilir veya getirilebilir.

Yapay zekânın bize oynayacağı oyunları tahmin etmek artık neredeyse imkânsız. Belki de tek korunma yolu, dijital hayattan tamâmen uzaklaşmak. 1 Şubat 2024 tarihli haber bültenlerinden Google’ın yazılı metinleri (şimdilik) beş sâniyelik videolar hâline dönüştüren bir yapay zeka programı geliştirdiği anlatıldı. Otuz milyon video ile bunu yapması “öğretilen” program, hâfızasındaki video sayısı arttıkça daha uzun videolar yapabilecek. Bunun Epstein gibi sapık zihniyetlerin elinde nerelere gideceğini tahmin etmek bile istemiyorum.

“Herkes gibi olmak istemeyenler” farklı olmak, otantik olmak, özgün olmak tuzağına düştüğünde, halkın “kahramanlık” kisvesini taşıyamaz ve onu “korumak” isteyenlerin kötü niyetlerine karşı koyamaz hâle gelmektedir. Bu, bir zâfiyettir. Önce aynılaştırılıp şahsiyetsizleştirilen insanlar, bu zâfiyet sebebiyle, tek bir mesajla cehennem azâbını dünyâda yaşayacakları değişikliklere mâruz kalmaktaktadır.

KUBRA dizisinin yapımcıları ve yönetmenleri, eğer bu mesajı vermek istemişlerse, bence başarılı olmuşlar. Tebrik ederim.

Şunu da belirtmek isterim ki, bütün hikâye yapay zekânın insan hayâtına ne kadar müdâhil olabileceğini gösterirken, son sahnede Semâvî’nin bir “komutu” ile ATM’lerden sokaklara para fışkırmasını da sanki karşı yönden insanın yapay zekâya ne kadar etki edebileceğini gösteren ya da keşke etki edebilse dileğinin bir örneği olarak görebiliriz.