​DELİKANLIYSAN BU GÖREVİ ŞİMDİ KABUL ETMEZSİN

Micheal KUYUCU 24 Haz 2023

Micheal KUYUCU
Tüm Yazıları
Belli ki birileri düğmeye bastı ve Kuntz'ın yerine göz diken o birileri gündem oluşturmak için algı kampanyasına başladı.

Geçtiğimiz günlerde A Milli Takımımızın Euro 2024 elemelerinde Letonya ve Galler ile yaptığı ve kazandığı iki maçı izledik. Bu iki maçın teknik yönü, futbol kalitesi gibi şeyleri herkes konuştu. Onu geçtim, benim takıldığım konu Stefan Kuntz ile ilgili yapılan karalama kampanyası.

Birileri düğmeye bastı

Belli ki birileri düğmeye bastı ve Kuntz’ın yerine göz diken o birileri gündem oluşturmak için algı kampanyasına başladı. Bu birileri Milli Takımın Letonya ve Galler maçında yenilerek veya puan kaybederek Stefan’ın işini bitirmeyi planladı ama olmadı, plan tutmadı ve Milli Takım iki maçını da kazandı. 

Maçların yayıncı kuruluşu TRT Spor yorumcuları Letonya maçından sonra ısrarla Stefan’ın kötü olduğunu ve gitmesi gerektiğini ima etti. Galler maçından sonra yine aynı yayıncı kuruluş futbol federasyonu başkanına ve Kuntz’a, Kuntz’un Eylül’de görevde olup olmayacağını sordular. Beni ilk şaşırtan Mehmet Büyükekşi’nin verdiği yanıt oldu. Teknik direktörünün arkasında durmak yerine “bakacağız, göreceğiz, işte bilmem seçimler var” türü laflar söyledi. Kuntz ise maçtan sonra herhalde üst üste iki maçını kazanan, grupta lider olan bir milli takım teknik direktörüne sorulmayacak bir soruya maruz kaldığı için şaşkındı. Stefan “Neden görevime devam etmeyeyim ki?” diyerek bu soruya cevap verdi.

Stefan’a yapılan etik değil 

Bu çok ayıp. Çok ayıp ve aynı zamanda çok amatör bir tutum. Türkiye’de tüm sektörlerin futbol başta olmak üzere “adam harcama” huyundan hatta sevdasından vazgeçmesi lazım. Stefan’ın yerini almak isteyen bu birileri yarattıkları bu algı operasyonunda kısmen başarılı oldu.

Bu olayların yaşandığı pazartesi gecesinden hemen sonra federasyonun Abdullah Avcı’yı Milli Takımın başına getirme planları yaptığını duyduk. Bunu biraz kurcaladığımda ise araya hatırı olan bazı siyasilerin de Avcı için devreye girdiğini duydum. Benzer bir şey 2011 yılında da olmuştu. Abdullah Avcı 2011 yılında milli takımın başına geçmiş ve yüzde 33.3 lük bir galibiyet oranıyla iki sene görev yapmıştı.

Dereyi geçerken at değiştirilmez 

Burada benim altını çizmek istediğim iki şey var. Birincisi, siyaset artık futboldan elini çekmek zorunda. Siyasi aracılar istiyor diye Abdullah Avcı veya bir başkasına milli takımda görev vermek son yıllarda tartışılan liyakat konusuna bir kez daha ihanet olacak. İkincisi ise dereye geçerken at değiştirilmez! Şu an Stefan Kuntz’un işine son vermek hiç etik bir eylem olmaz. Burada eğer profesyonel bir yönetici isen eleme maçlarının bitmesini bekleyeceksin ve eğer milli takım elenirse o zaman Stefan’la yollarını ayırmayı düşüneceksin.

Yeni futbol federasyonu ile ilgili konuşulan ve bu tartışılanlar çok ilkel konular. Eğer futbol federasyonu siyasetten talimatla iş yapıyorsa hemen istifa etsin. Eğer milli takıma teknik direktör olarak atanmak isteyenler arayan bazı hatırı sayılır siyasetçileri koyuyorsa onların getireceği kupayı da istemem hiçbir hayrını da istemem. 

Eğer Abdullah Avcı veya bir başka teknik direktör adayım her kim adaysa ona da iki çift lafım olacak: Bu görevi delikanlıysanız şimdi almayacaksınız. ‘Euro 2024 elemeleri bitsin sonra’, diyeceksin. Yurdum insanları ve tabii ki kurumları böyle davranıp bir sistem kurarak bu sistemi devam ettirmedikçe biz futbolda bir ileri iki geri gideriz. 

Beyaz’ın Bay Kemal inadı

Son birkaç yıldır yılda iki kez Beyaz lakaplı Beyazıd Öztürk’ün Beyaz Show adlı programını yeniden hayata geçirmek girişimlerini izliyoruz. Geçen gün yine sosyal medyada bir trol promosyonu yapıldı ve Beyaz Show’un başlayacağı açıklandı. 

Beyaz Show’un Ayşe Öğretmeni Yeşil Solda

Son dönemlerde reytingleri çok düşmüştü, Kanal D’ye olan getirisi ile götürüsü arasında ciddi fark vardı, maliyetleri kaldıramaz hale gelmişti. Aslında Beyaz Show çok daha önce bitecekti ama Kanal D’nin o dönemlerdeki patronu Aydın Doğan’ın kızı Arzuhan Yalçındağ’ın Beyaz’a olan özel sempatisi ve isteği ile devam ediyordu. İte kaka giden bir programdı. Buna bir de yayına katılan ve siyasi sloganlar atan provakatörler de eklenince program çoktan mefta olmuştu. Bunlara bir örnek Ayşe Öğretmen adıyla yayına bağlanan ve daha sonra HDP’nin uzantısı olan Yeşil Sol Partisinden Amed milletvekili adayı olan dinleyicinin çok hassas bir dönemde Kanal D’de attığı slogandı. Beyaz’ın onu yönetemeyerek adeta bir yayıncılık fiyaskosuna imza attığı o dönem televizyon tarihine geçmişti.

Y ve Z kuşağı benimsemedi

Her ürünün bir ömrü vardır, bu starlar içinde geçerli işçiler içinde. Beyaz, Beyaz Show bitince Youtube’a geçti ama Y ve Z kuşağı onu kabul etmedi, olmadı. Yeni bir şey denemek yerine hala Beyaz Show diye bastırıyor. ATV, Star TV, Show gibi kanallar ellerindeki reytinglerle hareket eden kanallar yeniden Beyaz Show’u neden yayınlasın? Kim yayınlar? Tabii ki dostlarına ek şanslar tanıyan Acun’un TV8’i. 

Şimdi Beyaz Show başlayacak da sanki Türkiye’yi ayağa mı kaldıracak? Hayır!  Beyaz’da Bay Kemal gibi “koltuk” diyor başka bir şey demiyor. 

İşte ülkenin en büyük sıkıntılarından biri: Bir yere gelen, bir başarı elde eden herkes mezara kadar devam etmek istiyor. Pes etmek yok, emeklilik yok. Milyon dolarlık servetin var, git evlen, çocuk yap, aileye karış, yeni Beyazlar yetiştir, birikimlerini paylaş bir sakinleş baba ya bu neyin hırsı? diye sorarlar. 

Pink Martini’yi düşünürken aklıma ne geldi?

Türkiye’de de ciddi bir hayran kitlesine sahip olan ve son olarak hazırlık çalışmaları 25 yılın üzerinde süren “Thomas Lauderdale Meets The Pilgrims” albümünü yayınlayan Pink Martini, Avrupa turnesi kapsamında Pasion Turca organizasyonu ile bir kez daha Türkiye’ye gelecek ve  30 Haziran’da Turkcell Vadi İstanbul’da konser verecek.

Pink Martini Samurayların aşk şarkılarından 1930’ların Küba müziğine, Fransız şansonlarından Brezilya sokak şarkılarına kadar dinlenen şarkılar seslendiren topluluk renkli bir topluluk. Alternatif ve kaliteli bir dinleti olacak gitmenizi öneririm.

Kültür Bakanlığına çağrı var

Bu konser haberini incelerken kendi kendime düşündüm: Neden ülkemize az sayıda yabancı sanatçı konser veriyor? Bana euro muro diyeceksiniz. Bırakın bu ezberleri, elbette dövizin rolü var ama asıl mesele organizatörlük vizyonu. Bu ülkeye gelmek istemeyecek bir tane dünya starının olmayacağını düşünüyorum. Mesele onu ikna etmede. İsveç’e 10 liraya gider Türkiye’ye 3 liraya gelir bir star. 

Niye biliyor musunuz? Çünkü Türkiye Ortadoğu’dan ve hatta Çin’den ve Rusya’dan o konsere müşteri çekebilecek bir konuma sahip. Ama bu vizyonu harekete geçirebilecek vizyonda organizatör kalmadı. Bunda Kültür Bakanlığının da rolü var. Kültür Bakanlığı tüm dünya starlarının turnelerine Türkiye’yi de katmalarını sağlamak için organizatörlerle sinerji kurmalı. Bir kurulsun bu sinerji bakın ne olur, ülke konser cennetine döner. Kültür Bakanlığına bu çağrıyı yapmak istiyorum, Türkiye’nin yeni yüzyılında sektörle el ele verip tüm dünya starlarının Türkiye’de konser vermesi için özel planlama yapın.