Her şerde bir hayır vardır… İki hafta önce Türkiye’nin cuma günü yaşadığı büyük felaket bize bazı açılımlar getirmesinin yanında bazı insanların da değerleri ortaya çıktı. Mesela her darbede evlerine kapanan, hatta tankları alkışlayan bir halk yerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısına cevap verip meydanları, sokakları dolduran, saldırı altındaki devlet kuruluşlarını darbecilerin elinden bir bir alan, tanklara, zırhlı araçlara, kurşunlara kendilerini siper eden ve müthiş bir demokrasi destanı yazan bir halk vardı…

Bir sürü kahramanlık hikâyeleri ortaya çıktı. Ve tabii ki bir de en kritik anlarda bile liderliğini hissettiren, dik duran, diri duran ve cesur bir Erdoğan, ailesi ve yakınları vardı. Ama bir kişi vardı ki onun hakkını teslim etmek lazım. Başbakan Binali Yıldırım mükemmel bir performans ortaya koydu ve bu gemiyi karaya oturtmadan Cumhurbaşkanımızla eşgüdümlü işleri birinci sınıf yönetti ve Türkiye gerçekten bir “başbakan” kazandı. Başbakan Yıldırım her zamanki sakin haliyle sorunları anında göğüsledi, acil alınacak tedbirleri yürürlüğe koydu ve Cumhurbaşkanımızın hiç sıkıntı çekmeden arkasını dönebileceği bir başbakan görünüşü verdi. Aynı ortalığı velveleye vermeden, her zamanki gibi aksiyon adamı olduğunu, pratik ve pragmatik olduğunu gösterdi.

Yani Binali Bey’in AK Parti genel başkanlığına getirilmesi ve başbakan olması kararının ne kadar isabetli olduğu bu vahim olayla bir kere daha kanıtlandı… Şimdi Türkiye’nin önünde yaraları sarma süreci var. Ama bundan önce bir kere kesin öğrenmemiz gereken bazı konular var. Mesela bu darbenin lideri kim? Bu darbenin sivil ayağı kimler? Darbe gerçekleşseydi kabinede hangi siyasetçiler yer alacaktı? Bu sorulara acil cevaplar lazım. Daha sonra FETÖ’cülerin adil bir şekilde devlet sisteminden ayıklanması lazım. Bu kolay değil. Kurunun yanında mutlaka yaşın yanmasının önlenmesi lazım. Böyle şeylere darbeciler hassasiyet göstermez ama bizler demokratik bir yapının insanları bunlara çok dikkat etmemiz gerekir.