Yine takvimler o meşhur zamanı göstermeye başladı; bu geceden itibaren tüm dünya alışveriş çılgınlığının etkisine girecek. Yılbaşına kadar da farklı indirim oranlarıyla ticaret canlı tutulmaya çalışılacak.
Öncelikle belirtmeliyim ki benim ne indirim sezonu kavramıyla ne de Black Friday ismiyle ilgili herhangi bir sorunum yok. Hatta insanların bir yandan çılgınca alışveriş yaparken diğer yandan neden Black Friday ismini beğenmediklerine bile anlam veremiyorum. Buna rağmen birkaç hafta önce özel bir toplantıda bir araya geldiğim Hepsiburada Kurumsal İletişim ve İlişkiler Grup Başkanı Koray Öztürkler’in ağzından “Efsane Cuma” tanımını duyunca sevindim.
Sonuç olarak toplumun bir kesimi sadece isim değişikliği ile mutlu olacaksa buna hepimizin sevinmesi gerekiyor. Hepsiburada gibi bir şirketin bu sorunu “Efsane Cuma” gibi gerçekten mantıklı bir yeniden isimlendirmeyle çözme çabasını da takdirle karşılamak gerekiyor.
Her ne kadar bu gibi indirim dönemlerinde herkes teknoloji ürünlerine odaklansa da geçmiş yıllardan biliyoruz ki bazı başka kategorilerde teknolojiden daha fazla satış yapılıyor. Ülkemizdeki vergiler nedeniyle ne yazık ki teknolojik ürünler “arzulanan ama alınamayan nesne” gibi değerlendiriliyor. Otomobil fiyatlarıyla kıyaslanıyor ve bir kesim sürekli “Bu telefonu nasıl daha ucuza alabilirim?” diye düşünüyor. O nedenle de Black Friday ile başlayan dönemde de gözler sürekli teknolojik ürünlerde, daha doğrusu cep telefonlarında oluyor.
İşin doğası gereği yılsonu artık cep telefonlarının eskidiği bir dönem. “Eskimekten” kastım fiziki anlamda eskilik değil; şubat sonunda Barselona’da 2019 modeller tanıtıldığı zaman ister istemez bir eskilik söz konusu oluyor. O nedenle de cep telefonu şirketleri yıl bitmeden stoklarını eritmek, satabildikleri kadar çok ürünü satmak istiyorlar.
Yani Black Friday ile başlayan süreç aslında Türkiye’ye çoktan ithal edilen ve vergisi ödenen ürünlerden kurtulmak üzerine kurulu. Her marka kendi stoğunu hafifleterek yeni yılı karşılamak istiyor. Böylece yeni yılın gözdeleri olacak ürünler için raflarda, depolarda yer açmayı, satış noktalarını daha yeni ürünlerle ve daha yeni heyecanlarla doldurmayı umuyorlar.
İşin buraya kadar olan kısmı çok doğal. Peki ama neden Türkiye’de teknolojik cihazlardaki Black Friday indirimi Amerika’daki kadar olmuyor. Öyle ya Amerika’da bazı ürünleri yüzde 80’e varan indirimler yapılıyorken ülkemizde “Yüzde 40 olarak açıklanan” indirimlerin bile aslında yüzde 20’yi geçmediği görülüyor.
Sorun vergiler…
Örnek vermek gerekirse yurt dışından 400 dolara alınan bir telefon, ülkemizde 3.000 TL’den daha ucuza satılmıyor. İndirim döneminde 400 dolarlık telefon 210 – 230 dolara alınabilirken Türkiye fiyatında en fazla 500 TL civarında bir indirim görüyoruz. Peki bu dengesizliğin sebebi ne?
Sektörden görüşlerine başvurduğum bir yönetici 400 dolarlık ithalat fiyatı üzerine daha ürün ülkeye girer girmez yüzde 25 ÖTV ve yüzde 6 TRT Bandrolü ödendiğini unutmamamızı söylüyor. Böylece ürünün ülkeye giriş fiyatının 524 dolara çıktığını ve yapılacak indirimlerin de bu yeni fiyatla sınırlandırıldığını belirtiyor.
Rakamlarla verilen bu örnek bize gösteriyor ki devlet vergide indirim yapmıyor. Markalar ürünü Türkiye’ye sokarken ödedikleri vergileri her ne kadar satış fiyatına yansıtsalar bile telefonun fiyatıyla birleşen vergi tutarını “maliyet” olarak kabul etmek zorunda olduklarından, indirim yaparken de bu rakamın altına düşemiyorlar.
Ayrıca Türkiye’ye ithal edilen her cep telefonu en az iki el değiştirerek satış noktasına ulaşabiliyor. Tamamını “dağıtımcı” olarak isimlendirebileceğimiz bu şirketlerin kâr marjları da satış noktasındaki fiyatlara eklenmiş oluyor.
Görüşlerine başvurduğum dostum “Amerika’da Çinli markaların cihazları bile ithalatçı şirket tarafından doğruca Amazon.com gibi e-ticaret sitelerine veya Best Buy benzeri marketlere ulaşıyor” diyerek telefon fiyatlarının nasıl minimum seviyelerde tutulabildiğini açıklıyor.
Bu durum sadece normal zamanlardaki cihaz fiyatlarını değil, indirim sezonunda belirlenen indirim oranlarını da anlatıyor aslında. Telefon fiyatına ne kadar az dağıtım payı (ve benzeri komisyonlar) eklenirse o kadar çok indirim yapmak mümkün oluyor.