Din, inancı temel alır ama bu inancı sağlam temellere oturtmak dini ilimlerin işidir. Hadis yani Peygamber Efendimizin sözlerini nakletmek İslami ilimlerin temellerindendir.
Hadislerin sıhhati mühimdir. Aktaran kişinin o sözü duymuş olmasının yanı sıra hayatına da tatbik etmesi ve söz konusu hadise muhalif bir davranışta bulunmaması gerekir. Bunu sadece hadis nakli için bir araç olarak değil, tarih yazımı, bilimsel araştırma yöntemi, haber doğrulama ve adaletle hükmetme aracı olarak da düşünürseniz medeniyetimizin ne kadar sağlam ayaklar üzerine inşa edildiğini görebilirsiniz.
Benzer hassasiyet sadece İslam’da değil Hristiyanlıkta da var. Bir kişinin aziz ilan edilebilmesi için bizdeki hadis toplama sürecine benzer bir yaklaşım izlenirmiş. O kadar ince elenir sık dokunurmuş ki aziz seçme komisyonunun üyelerine şeytanın avukatı denirmiş. Çünkü bir kişinin aziz olmasını ancak şeytanın avukatı olabilecek bir kişi engellemeye çalışır demişler. Bu terim işini sağlam yapmaya çalışan iyi niyetli titiz kişiler için kullanılmaya başlanmış.
Dini referanslarla başlasam da derdim vaaz vermek değil. Yüzyıllar öncesinde metodolojisi oluşturulmuş bilgi edinme ve yayma süreçlerine bugün ihtiyaç duyuyor olmamız. İtibar suikastları daha önceleri medyanın tekelindeydi. Şimdi ise sosyal medya sayesinde bu iş daha da kolaylaştı. İnsanların özel hayatları didikleniyor, işe yarar parçalar bağlamından koparılıyor ve algı operasyonları yapılıyor. Gazetecilerin ve biz haber tüketicilerinin genetiği değiştirilmiş haber parçalarına karşı refleks geliştirmemiz gerekiyor.
Habercilerin ve siyasetin de kendi içinde şeytanın avukatlarını istihdam etmesi gerekiyor. Bazı kurumlardaki okur temsilciliği bir ölçüde bu işi yapıyor ve denge mekanizması oluşturmaya çalışıyorlar. Ancak yeterli değil. Bu durum siyasetin hareketlendiği günlerde yoğun dezenformasyon bombardımanını da beraberinde getiriyor. En temkinli olan kişiler bile bu sağanak karşısında manipüle edilebiliyor. Algıları yönlendirmek isteyenler de kısa süreç için de olsa amaçlarına ulaşmış oluyor.
Peki ne yapmak lazım?
Görebildiğim en kestirme çözüm aktif hizmet görevi ve tabii beklentisi olmayan sözüne güvenilir kişileri şeytanın avukatı olarak istihdam etmek. Yargılama hakkı olan alternatif bir görev değil kastettiğim. Konuları farklı yönleriyle ele alıp, tüm taraflara hakkaniyetli şekilde bilgi verecek “şeytan avukatlarından” söz ediyorum.
Bu sayede boşluklardan faydalanarak şantajla emellerine ulaşmak isteyen asalak güruh engellenebilir. Şeytanın veya şeytanlaşmış insanları uzak tutmanın tarihten bugüne en etkin yolu da budur. İnsanların dünya ve ahiret saadetine kavuşmalarını amaçlayan dini kurumlar bile şeytanın avukatlarını istihdam ediyorsa, bugünün şeytanlarına karşı aynı yöntemi koz olarak kullanabiliriz. Bu sayede hem üslup düzelir hem serseriler köşelerine çekilir hem de şeytanların eli kolu bağlanmış olur.
Bu aynı zamanda Hucurat suresinin 6. ayetinde bahsedilen ilahi bir emridir: “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.”