"Bodrum uçağı rötar yaptı" iddiası üzerine sinirlenen ve yer hizmetleri personeline sinirlenip hakaretler, küfürler savuran F.E.'yi izlediniz. Ve siz de muhtemelen benim gibi o havaalanı personeli kadar böyle bir olay karşısında "medeni" kalamayacağınızı düşünmüş olmalısınız.
Zira ben o görüntüleri tüm bu duygularla izlerken aslında o kişinin sadece bir birey olmadığını, bir zihniyetin temsili olduğunu düşünerek izledim. Çünkü o kadın daha uçak havalanmadan çoktan bulutların üzerine çıkmıştı. Sanırım hep de öyleydi ve asıl konu kara trafiğinde yaşadığını zannedip aslında hava trafiğinde olduğunu düşünenlerin bu toplumda azımsanmayacak bir sayıda var olduğu.
SINIF ATLAMANIN EN KOLAY YOLU
Ne kadar doğru bilmiyorum. O çirkin davranışa imza atan kadın, İtalyan Lisesi ve Yeditepe Üniversitesi Hukuk mezunuymuş. Stajını ise Cooper Law Firm’de yapmış. Ayrıca İngilizce, İtalyanca ve Almanca biliyormuş.
Asıl mesele tam da burada başlıyor. Bu ülkede sınıf atlamanın en kolay yolu, kendisini bir diğerinin üstünde tanımlamanın en relax tarafı üniversite mezunu olmak. Zaten o nedenle üniversite mezunu okumuşların siyasetten hukuka tarihimiz boyunca en totaliter uygulamalara imza atmış olmaları rastlantı değil.
Bazen diploma denilen bir kâğıt parçasıyla kendinizi üstün görebiliyorsunuz, bazen de bir bilet parçasıyla. Ederiniz bir bilet parasından en görkemli özel üniversitenin senelik taksitine kadar çıksa da günün sonunda insanlıktan sınıfta kalmanız işten bile olmuyor. Okuduğunuz hukuk dönüp dolaşıp sizin insanlığınızı yargılamaya kadar düşüyor. Öyle ya, bunların hiçbiri ne o okullarda öğretilebiliyor, ne de bilmem kaç feet havanın üstünde.
SİYASETİ KARIŞTIRMADAN İNSANLIĞIMIZI HATIRLAMAK MÜMKÜN MÜ ACABA?
Eh, son günlerin yeni trendi her toplumsal skandalda olayın bir tarafına siyaseti yamamak. İnsanlık insanlık olalı böyle zulüm görmese bile, her olayın bir tarafına siyaseti yapıştırdığınızda savunduğu düşüncenin daha güçlü haklı kabul edileceğini düşünenler ne yazık ki bu ülkede az değil. Gelişmişlik seviyesi ise üzgünüm önce insanlığı hatırlamaktan geçiyor.
Geçen hafta metrobüsün birinde bir kadına cinsel tacizde bulunan sapığın görüntülerini de izlemiş olmanız lazım. O sapığı sapık olarak kabul edip bunu o noktada mahkûm etmek yerine hangi siyasi partiyi savunduğuna kadar deşmenin de insanlıkla örtüşür bir tarafı yok. Sapık sapıktır, sapığın siyasi fikri, cinsiyeti, dili ve ırkı olmaz demek bu kadar zor olmamalı.
Aynı şekilde havaalanındaki emekçiye sırf bilet aldı diye her türlü hakareti edebileceğini zanneden o kadının instagram hesabından ilk paylaştığı story “Erdoğan’ı savunduğu için kendisine yüklenildiği” şeklindeydi. Bu olay olmasa okyanusta bir damlanın bile varlığından haberi olmayacak birinin bu özgüven patlamasına ne denilebilir bilmiyorum. Ama bu sefer toplumun vermiş olduğu o kuvvetli mesaj insanlığı hatırlamamıza ve insan olmanın koşulunun herhangi bir siyasal taraftan geçmediğine vesile oldu. Sapık nasıl sadece sapıksa, terbiyesiz de sadece terbiyesiz.
Ve bu noktada bir kez daha hatırlatmak gerekiyor ki: İnsan olmadan hangi siyasi düşüncenin tarafındasınız ya da bugüne kadar hangi iyilikleri yaptınız pek önemli değil.
YARGILANAN ÇAKMA MODERNLER
Böyle insanlar hep var ve var olacaklar. Hatta bahse bile girerim, o havaalanındaki görüntüleri izlerken çevrenizden kimlerin o kadının çirkin davranışının aynısını yapabileceğini düşünüp en yakınınızla tartışmışsınızdır. Çünkü o sadece bir kadın değil, aynı kaldırımda yürüdüğünüz, aynı kafede birlikte oturduğunuz, aynı lüks mağazadan alışveriş yaptığınız hatta ailenizin içinde bile olan bir zihniyet. O kadın “temas yok” dese de o kötücül zihniyetle aslında hayatınızın belli bir kısmında farkında olmadan temas kuruyorsunuz. En kötü tarafı da bu uyuyan hücrelerin ne zaman ortaya çıkacağını bilememenizden ötürü uğrayacağınız hayal kırıklığı değil mi zaten? Bu endişeyi taşıyorsanız piste inmiş uçaktasınız. Henüz kemerlerinizi çözmeden biraz daha meseleyi havadan yere indirmeye çalışalım.
Defalarca yazdım, yazmaya da devam edeceğim. Modernliği, şık kıyafetler giymek, elit restoranlarda bir iki kadeh atmak ve lüks mağazalardan alışveriş yapmak zanneden azımsanmayacak bir kesim hep olacak. Modernizmin en büyük çilesi de bunlar. Çünkü onlar üniversite bitirmeyi ve zengin olmayı “cahil” olarak gördükleri halk karşısında üstünlük olarak kabul ediyorlar. Aydınlandıklarını düşündükleri için “seni seçtim pikaçu” kadar seçilmişler.
Yaşam tarzı pratiğiyle siyasal düşünce arasındaki o ince çizgiyi ayıramamaları da buradan geliyor işte. Demokratlık bir iki kadehe sıkışıp kalınca en totaliter fikirler havada uçuşurken o kadar yükseklikteki feet’ten piste doğru iniş yapamıyorsunuz. Kendinizi bir bar taburesinin üstünde sızmış pozisyonda bulmanız instagram postunda yüksek beğeni almanızla eş değer. Üzgünüm, bu çakma modernliği yenebilecek henüz bir şey icat edilmiş değil. Rötarın bile yeni icat edildiğini yutturmaya çalışıp yeni havalimanını en az o kadın kadar suçlu bulan “passaparolalara” ne anlatabiliriz ki?
En iyisi siz siz olun, hangi ulaşım yolunu kullanıyorsanız kullanın, insanlığınızla olabildiğince teması elden bırakmayın. Belki insanlıklarını askıya alanların hatırlamasına da böylelikle yardım etmiş olursunuz.