Sarı yelekler ile ilgili yazmıştım. Bu vaka dünyadaki benzeri vakalardan sadece birisidir.
İşin arka planında ise bütün bir Neo- Liberal sistemin çatırdayarak çökmesi bulunmaktadır. Burada bazı sorular ortaya çıkmaktadır: Sistemi çökme aşamasına getiren süreçler nelerdir? Hangi temel dengesizlikler bugünkü problemlere yol açmaktadır? Mevcut durumda tepkili kitlelerin sesi olabilecek siyasi kurumlar nasıl olmalı?
Ya biz? Türkiye olarak biz ne durumdayız? Değişimin şart olduğu bir çağda değişiklik yaptık mı; yoksa değişiklik yaptığımızı mı sandık? Türkiye’de de tepkili ve sıkıntı içindeki kitleleri siyaseten kim temsil etmeli?
Bütün bu soruları cevaplamaya çalışacaktım ki, feci bir boğaz iltihabı ile yataklara düştüm. Mecbur olarak ve burnumu çeke çeke gittiğim ders ve jürilerde de ne konuştuğumu bildim ne de anlatılanı tam anlayabildim. Haliyle yazıyı her zamanki hacminde yazacak zamanım da kalmadı. Onun için beni bugünlük affetmenizi istirham ederim. Ancak… Birkaç ipucu vereyim:
- Küreselleşme onu oluşturan sebepler ve yol açtığı olumlu ve olumsuz olgu ve süreçlerle içine girdiğimiz kaotik sürecin başlıca sebebidir. Bu durum kaçınılmazdı ve değişen şartlara daha hızlı intibak eden ülkeler bu işten kârlı çıkarken diğerleri ağır hasar aldı.
- Dinler, otantik anlamlarıyla değil ama yeni çağın şartlarında mutasyon geçiren sahte anlamlarıyla yeniden etkin hale geldiler.
- Milli devletleri zayıflatan süreçler iki birbirine zıt sürece yol açtı: Hiçbir kaydı kabul etmeyen ve neredeyse nihilist anarşizme varan bir bireycilik ve küçük kabile ve aşiret asabiyesine kadar inen mikro etnik milliyetçilikler yükseldi.
- Ülkeler arası eşitsizlik artarken, her ülke içinde de ayrı ayrı eşitsizlik arttı.
- Aile, temel kültürel norm ve değerler, sosyal devlet, tabi hukuk, özgürlükler aşındı.
- Bütün ülkelerde bu gelişmeler mutlu bir azınlık yaratırken, daha geniş bir çoğunluk ise hem maddi hem manevi kayıplara uğradı.
- Zaman içinde hızlanan bir eğilimle kitleler popülist milliyetçilerin, kuvvetli liderlerin etrafında toplandı ve toplanmaktadır.
- Bu süreçte tepkili kitlelerin etrafında birleşeceği ideolojisi ve örgütü ile sağlam muhalefet partileri de ortaya çıkmadı.
Sonuç mu? Dünya 2020-2025 yılları arasında olacak büyük bir iktisadi buhranın arefesindedir. Bunun yanında, değişen şartlara bağlı değişen güç paylaşımında yer almak isteyenler için bir dünya savaşı da muhtemeldir. Yani, “ya kriz ya savaş” ya da “hem kriz hem savaş”… Pazartesi bunlara değineceğim…