"Yeni" dediğimize bakmayın.
Denilebilir ki, Suriye ve Irak’ta hemen hemen tüm aktörler, ABD’de başkanlık seçimlerini kazanan Joe Biden’ın koltuğu devralmasının ardından Washington’un bu bölgeye dair nasıl bir yaklaşım sergileyeceğini bekliyor.
Aslında sadece bu bölge açısından değil Ortadoğu’dan Balkanlara, Avrupa’dan Asya ve Afrika’ya kadar yerel, bölgesel ve küresel tüm güçler, “Yeni Amerika”nın önceliklerini ne yapacağını ne yapmayacağı ya da yapamayacağını merak ediyor.
“Yeni” dediğimize bakmayın.
Kendilerinin de söylediği gibi bu, “Eski Amerika”nın dönüşü olacak.
Ancak tabi “Eski Amerika”dan bu yana tüm dünyada çok şey değişti.
Dolayısıyla geri dönen “Eski Amerika” da yeni duruma göre kendini yenilemek zorunda kalacak.
Aslında önümüzdeki dönem dış politikada Washington’un öncelikleri ve ana akslarının ne olacağı önemli ölçüde biliniyor.
Transatlantik ittifakı güçlendirme ekseninde Avrupa ile ilişkileri rayına sokmak, Çin ile rekabeti bu eksende dengelemek ve Rusya’ya pazu göstererek Moskova’yı çevrelemek...
Bu anlamda Biden döneminde ABD’nin en önemli önceliklerinden biri, Rusya’nın son yıllarda artan nüfuzunu ve gücünü kırmak olacak.
Biden’ın Dışişleri Bakanlığı’na getireceği Antony Blinken’ın koyu bir Moskova düşmanı olması, ABD ile Rusya arasında yeniden soğuk savaş rüzgarlarının eseceğini gösteriyor.
O nedenle önümüzdeki dönem Türkiye’nin de üyesi olduğu NATO İttifakı’nın öneminin artacağına kuşku yok.
Burada belirsiz olan Washington’un, Türkiye yaklaşımının ne olacağı.
Bu durum sadece Türkiye-ABD ilişkilerinin seyrini belirlemekle kalmayacak aynı zamanda Washington’un Irak ve Suriye’de ne yapıp ne yapmayacağı açısından da belirleyici olacak.
O nedenle yazının girişinde belirttiğimiz gibi bu bölgedeki ve bölgeyle ilgili tüm unsurların ve de aktörlerin gözü bir biçimde ABD-Türkiye ilişkilerinde.
Bu konuda özellikle terör örgütü PKK/PYD çevresinde heyecanlı bir bekleyiş söz konusu.
Bu kesimlerin en büyük beklentisi Obama’nın ikinci döneminden itibaren başlayan Ankara ile Washington arasındaki gerilimin daha da tırmanması, Biden’ın Türkiye’ye karşı açık bir düşmanlık gütmesi.
Bunun gerçekleşmesi durumunda ABD’nin sınırsız desteği ve koruyuculuğuna mazhar olup bölgede bir terör devleti kurma çabalarına hız vermeyi hesaplıyorlar.
Malum, bu terör devletinin temelleri Biden’ın yardımcılığını yaptığı Obama döneminde atılmıştı zaten.
Türkiye’nin müdahaleleri ve Trump döneminde ABD’den devam eden sınırsız silah desteğiyle eşdeğerde siyasi destek görememeleri nedeniyle temelinin üzerine tuğla koyamadıkları terör devleti inşasına kaldığı yerden devam etmeyi umuyorlar.
Bu konu, yani ABD’nin bölgede bir terör devleti kurma hesaplarına devam edip etmeyeceği meselesi, önümüzdeki dönem Ankara-Washington ilişkilerinin seyrini de belirleyecek en temel unsurlardan birisi olacak.
Kuşkusuz gerek Biden’ın, gerekse de ekibinin “Yeni Türkiye”ye pek sempatiyle bakmadığı biliniyor.
“Yeni Türkiye” dediğimiz kendi ulusal çıkarlarını önemseyen ve önceleyen, bu konuda küresel güçlerin, kendi çıkarlarına aykırı taleplerine karşı gelme iradesi gösteren ve gerektiğinde buna karşı kendi ulusal gücünü sahaya sürmekten çekinmeyen Türkiye…
Şimdi mesele şu…
ABD, “Eski Türkiye”yi geri getirtmek için Obama döneminde “Yeni Türkiye”ye karşı başlattığı, Trump döneminde de kesintilerle de olsa sürdürdüğü “savaş”ı devam ettirecek mi yoksa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “kazan-kazan” ekseninde uzattığı eli sıkacak mı?
Biden’a, ekibine, bunların profillerine ve siyasi yaklaşımlarına bakılacak olursa ilkini tercih edeceklerini söylemek mümkün.
Ancak “Yeni-Eski Amerika”nın en önemli önceliklerinden birisi “Moskova’yı geriletmek” olacaksa ki tüm değerlendirmeler bu yönde, bu durumda bu amaçlarına ulaşmada en büyük ihtiyaç duyacakları Ankara’yı yanlarına almayı mı tercih edecekler yoksa, “Erdoğan ve Yeni Türkiye”ye duydukları düşmanlığın gözlerini kör etmesi nedeniyle her ikisine birden mi savaş açacaklar, burası belirsiz.
Her iki ihtimal de masada ancak kişisel öngörüm, “Yeni-Eski Amerika”nın Obama döneminde yaptığı bu hatadan ders çıkaracağı yönünde.
Ki o hata, bugün ABD’nin en büyük düşman olarak gördüğü Rusya’nın bugünkü gücüne erişmesinin yolunu açmıştı.
Biden ve ekibinin, Rusya’nın bu gücünü sınırlamanın tek yolunun Türkiye ile savaşmak yerine iş birliğini geliştirmenin zorunluluğunu göreceğini düşünüyorum.
ABD’nin bu yolu tercih etmesi halinde Suriye’de de Irak’ta da kartlar yeniden karılacaktır.
Böyle bir yola girilmesi halinde ABD’nin, PKK/PYD desteğinin tamamen kesilmesi söz konusu olmasa bile bu kesimlerin terör devleti hayallerinin başka bahara kalma ihtimali yüksek olacaktır.
Hatta belki bu süreçte gerek Ankara-Washington ilişkilerinin daha da gelişmesi gerekse de Türkiye’nin sahada göstereceği etkin güç sayesinde ayrıca Suriye ve Irak’ta her iki ülkenin toprak bütünlüğü ekseninde sorunların çözümü konusunda bazı ilerlemeler katedilmesine bağlı olarak PKK/PYD’nin terör devleti kurma hayalleri de kendisiyle birlikte tümüyle bu topraklara gömülebilir.