Rusya, NATO'nun Gorbaçov döneminde doğuya doğru genişlemeyeceği konusunda verdiği sözleri yerine getirmediğini sık sık vurgulamakta, Ukrayna, Belarus, Moldova'nın ve Gürcistan'ın olası bir genişlemeye dahil edilmesini kırmızı çizgileri olarak belirtmektedir.

ABD, İngiltere-Avusturalya arasında AUKUS anlaşmasının imzalanması ile birlikte savaşa en yakın bölge olarak Güney Çin Denizi ön plana çıkmıştı. Tayvan üzerinde Çin savaş uçaklarının birçok hava sahası ihlallerine şahit olmuştuk. Sert söylemler bölgenin giderek ısındığının bir göstergesi gibiydi. Günümüzde de Güney Çin Denizi sıcaklığını korumaya devam ediyor, ancak düşünce ve duyguları içeren dikkatler Rusya ile ABD arasında gittikçe sertleşen Ukrayna-Belarus odaklı bir gerginliğe çevrilmiş durumda. Gerginlik bölgesi eski dünyaya yakın olunca ister istemez tüm dünyanın dikkati bölgeye yoğunlaşıyor.

RUSYA’NIN PASİFİZE OLMASI

Rusya, NATO’nun Gorbaçov döneminde doğuya doğru genişlemeyeceği konusunda verdiği sözleri yerine getirmediğini sık sık vurgulamakta, Ukrayna, Belarus, Moldova’nın ve Gürcistan’ın olası bir genişlemeye dahil edilmesini kırmızı çizgileri olarak belirtmektedir. Gürcistan bir şekilde NATO’ya dahil edilirse, Ermenistan ve Azerbaycan’a sıranın geleceğini bilmektedir Rusya. Bu ise Güney Kafkasya’nın kontrolünün tamamen elinden çıkmasının, İran üzerinden körfez ile temasının kesileceği anlamı taşıdığını çok iyi bilmektedir. Bu tür bir gelişme Türkiye’nin önderlik ettiği Türk Devletleri Teşkilatı’nın vizyonunu gerçekleştirmesinin önündeki en büyük engellerden biri olan Rusya’nın kısmen de olsa pasifize olması demektir. Türkiye, Azerbaycan üzerinden Türk Devletleri ile kucaklaşabilecektir. Bu gelişme Orta Asya Türk Devletlerinde Türk Devletleri Teşkilata olan güven ve bağlılığın artmasına neden olabilecektir.

Rusya üzerindeki bulunan kara bulutların giderek artmasını sadece batı sınırlarındaki gelişmelere bağlamamak gerekir. Bu kez Batı, ABD ve İngiltere öncülüğünde Rusya’ya tam anlamı ile yoğunlaşmış durumda görünmektedir. ABD istihbarat raporlarının bilinçli bir şekilde sızdırılarak, Rusya’nın Ukrayna sınırına 100 bin civarında bir kuvvet yığdığı içerikli maksatlı haberlerin, Batı kamuoyu ile NATO’nun küçük devletleri ve özellikle Rusya’ya yakın olan üyelerini Rusya kaynaklı tehdidin gerçek olduğu konusunda ikna etmeye yönelik olduğu gözlerden uzak tutulmamalıdır. NATO, İngiltere ve elbette ABD’nin güvenlik stratejilerinde tehdit olarak ilk sıraya yerleştirdikleri Rusya’yı çevreleme ve baskı altına alma süreci karşılık hamleler ile sürmektedir.

KÜLLERİNDEN DOĞAN RUSYA

Batı tarafından iki defa işgal edilme girişiminde bulunan Rusya jeopolitik derinliğini çok iyi kullanarak ağır kayıplar verse de işgalcilere gereken dersleri vermeyi başarmış ve küllerinden yeniden doğmuştur.

Rusya, yakın çevresine yönelik her türlü girişimi en sert şekilde bertaraf edeceğini açık bir şekilde doktrinin de açıklamıştır. Gürcistan ve Kırım söz konusu doktrinin tavizsiz uygulamalarıdır.

Jeopolitik derinliğini tarihsel ve kültürel zenginliği ile birleştiren Rusya asla sıradan bir ülke olmamıştır. Asla hafife alınmaması gereken bir ülkedir. ABD öncülüğünde ki batı adeta ateşle oynamayı sürdürmektedir. Yaptırımların ve askeri güçlerle çevrilmeye çalışılmasının Rusya’yı yakın çevre doktrininden vazgeçiremeyeceğini biliyoruz.

Batı, Rusya ile bir çatışmayı asla göze alamaz. Aldığı taktirde eğitimli ve her açıdan hazır Rus güçleri karşısında dayanamayacakları kesindir. Rusya karşısına Romanya, Bulgaristan, Yunanistan ve diğer Rusya’ya yakın ülkelere kuvvet ve silah yığılması güç dengesini sağlamayacaktır.

Hipersonik füzelerdeki ve hava savunma sistemlerinde ki bariz üstünlüğü, Çin ile imzaladığı iş birliği anlaşması, Şanghay İşbirliği Örgütü ve Kolektif Güvenlik anlaşması üyeliği, Baltık, Arktik ve Kuzey Pasifikte artan askeri hareketliliği, Güney Çin Denizi ve Hint Okyanusunda Çin ile birlikte Deniz ve Hava devriyesi faaliyetlerine başlamaları, uzayda Çin’den sonra kendisine de ait olsa uydu vurabilme yeteneğine ulaşmış olması, her alanda askeri yeteneğini sürekli geliştirmesi ve Putin gibi güçlü ve otokratik bir lider tarafından yönetiliyor olması karşısında taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışan NATO karşısında başarısız olma şansı yok denecek kadar azdır.

NATO SAVAŞI GÖZE ALAMAZ

NATO’nun, NATO-2030 vizyonu kapsamında harekat planlarının ve buna uygun kuvvet yapısının 2022 yılında tamamlanmasının hedeflendiği dikkate alındığında yeni stratejiye geçiş aşamasında ki NATO’nun bu tür bir görevi ne ölçüde başarabileceği derin kuşkular taşımaktadır. Bir tatbikat için bile aylar öncesinden kuvvetlerini bir araya getirmeye çalışan NATO’nun geçmişte bu tür bir tecrübesi ve başarısının da olmadığı dikkate alındığında Rusya karşısına ani bir saldırı karşısında tepkide bulunma hızı çok düşük olacaktır.

Bu değerlendirmeler karşısında, savaşı göze alamayacak olan tarafın ABD öncülüğündeki NATO olacağı, Rusya’yı daha fazla kışkırtmanın batının ağır yenilgisi ile sonuçlanabileceği düşünülmektedir.