Gazeteci Yazar Beyhan Demirci'nin öncülüğünde bir grup kadın gazeteci olarak Diyarbakır'da PKK tarafından dağa kaçırılan çocukların annelerini ziyaret etmiştik.
2014 yılıydı…
Gazeteci Yazar Beyhan Demirci’nin öncülüğünde bir grup kadın gazeteci olarak Diyarbakır'da PKK tarafından dağa kaçırılan çocukların annelerini ziyaret etmiştik. Amacımız 'Biz de o çocukların annesiyiz' diyerek ailelerin acılarına ortak olmaktı. Dağkapı ve Diyarbakır Valiliği önünde eylem yapan iki grup anne vardı.
Dağkapı’daki anneler çocukları adına gözyaşları içinde bir umut çadırda bekliyordu. Sıcak öyle dayanılmazdı ki her an insan orada beyin kanaması geçirebilirdi. Bu gözyaşlarında ne siyaset ne ideoloji sadece ve sadece çocuklarına olan özlem bulunuyordu. Kiminin hayali, çocuklarının mühendis olmasını, kiminin de doktor olmasını görmekti. “Geleceğimizi çaldınız” diye feryat eden anneler yürekleri dağlıyordu.
Ama Diyarbakır Valiliği önünde eylem yapan ve HDP (O günkü adıyla BDP)’yi destekleyen annelerin duruşu maalesef samimi gelmemiş hatta bu annelerin gerçekten çocuklarına kavuşmayı isteyen annelerin gücünü kırmayı amaçladığını düşünmüştüm. Bu anneler cezaevlerinde olan çocuklarının affını istiyorlardı. Onlar da barış istiyordu, onlar da çocuklarına kavuşmak istiyorlardı ama dillerinde siyaset vardı. “O anneler devlet adına oradalar” cümlesiyle söze başlayarak, çocuklarının zorla dağa çıkarılmadığını, kendi istekleri ile dağa çıktıklarını söylüyor ve konuşmalarını kalekollarla ile bitiriyorlardı.
Aradan geçen 5 yılın ardından HDP aracılığıyla dağa kaçırılan oğlunu teröristlerin elinden kurtaran ve birçok acılı aileye örnek olan Hacire Akar, bir kez daha dik duruşu ile fitili ateşledi.
Çocuklarının terör örgütü PKK’nın elinden kurtarılması için HDP önünde eylem yapan aile sayısı yazıyı yazdığımda 17'ye yükselmişti.
Çocuğunu dağa HDP’nin yolladığını savunan anneler, hem neden HDP’lilerin kendi çocuklarını lüks içinde yaşatıp, en iyi okullarda okutulduğunu sorguluyor hem de “Diyarbakır'da genç bırakmadınız ya cezaevinde ya toprağın altında. Başlarım sizin Kürdistan davanıza, oğlumuzu geri verin” diyerek feryat ediyordu.
Sanatçılara çağrı yaptılar. Birkaçı hariç hiçbirinden ses çıkmadı.
HDP’li belediyelere kayyum atanınca demokrasi havarisi kesilenler ise ya sustu ya da saçmaladı.
Akşener, “O annelerin feryadının çözüm adresi, bir partinin kapısı değil, devletin kapısı” diyerek konuyu çarpıtanlardan sadece biri oldu.
Öte yandan oğlu için mücadele eden baba Mustafa Biçer, gece yayınına katıldıkları bir televizyon programının ardından dönüşte, evlerinin önünde HDP Bağlar İlçe Gençlik Kollarından olduklarını ileri süren 3 kişinin kafalarına uzun namlulu silah dayadığını belirterek, eylemi ‘HDP binasına giderseniz önce evladınızı sonra da sizi öldüreceğiz. Oraya gitmeyeceksiniz, katılmayacaksınız.’ dediler. Ayrıca ‘Orada evladınız mücadele ediyor. Görüntüleri görse kendi kafasına sıkar.’ diye ifadede bulunduklarını söyleyerek “Ben Allah’tan başka kimseden korkmuyorum” şeklinde konuştu.
Bunlardan her şey beklenir. O ailelerin azmini kırmak için de her yolu deneyecekler. Kim elinden ne geliyorsa orada evlatlarına kavuşmak adına eylem yapan anne, babalara destek olmalı.
O çocuklar hepimizin!
Alçak terör örgütü PKK’nın bu vatanın evlatlarını çalmasına izin vermeyelim.
Bu kez kazanan "PKK sizi tükürüğünde boğar" diyen zihniyetin karşısında dimdik duran gözü yaşlı anneler olsun.