PKK, Barzani'nin ziyaretini "kendilerine yönelik düşmanca bir girişim" olduğunu açıklarken, Ankara'da "PKK'ya karşı sizinle birlikteyiz" mesajı veren Barzani'nin kanalı, Sakarya'daki olayla ilgili PKK'dan daha çok PKK'cı kesildi.
Türkiye’de ne zaman Kürt kökenli birileriyle başka bazı gruplar arasında bir tartışma, bir gerginlik, bir kavga çıksa belli bazı kesimler hemen üzerine zıplayıveriyor.
Konunun ne olduğu, tartışmanın, kavganın içeriği onlar için önemli değil.
Onlar için önemli olan siyasi hesaplarına hizmet edecek bir malzeme bulmuş olmak.
Maksat hep aynı; Kürt-Türk ayrışması yaratmak.
Bu yönde son girişim Sakarya’da meydana gelen bir olay üzerinden yaşandı.
Mardin’den bu kente fındık toplamaya giden bir grup mevsimlik tarım işçisinin karıştığı bir kavga, “Sakarya’da Kürt işçilere saldırı”, “Kürtlere saldırı”, “Kürt işçilere ırkçı saldırı” şeklinde yansıtıldı.
22 Ağustos’ta meydana geldiği ortaya çıkan olay ile ilgili görüntüler ilk olarak 4 Eylül’de PKK’ya ait Mezopotamya Haber Ajansı tarafından dolaşıma sokuldu.
Belli ki o güne kadar bunu kurgulamak için hazırlık yapmışlar.
Ardından PKK, Kürtleri sözüm ona “ırkçı saldırıya karşı ayaklanmaya” çağırdı.
Bunun üzerine HDP devreye girerek konuyu “Kürt-Türk ayrışması” ekseninde bir yangına dönüştürme çabasına girişti.
FETÖ’cüler sosyal medya üzerinden bu çabaya benzin taşıdı.
Türkiye’deki bilumum sol çevreler de müdahil oldu.
Derken, benzer olaylarda başrol oynadıklarını gördüğümüz bazı CHP’li vekiller de aynı yarışa katıldı.
Günlerdir konuyu bu eksende kaşıdıkça kaşıyorlar.
Sakarya Valiliği’nin konunun “fındık bahçesi sahipleri arasında yaşanan bir tartışmanın kavgaya dönüşmesi olduğunu”, “kavga sırasında bazı kişilere saldıranların yakalandığını” açıklaması, kavgaya katılan tarafların ve saldırıya uğradığı söylenen Mardinli işçilerin olayın “Kürt-Türk kavgası olmadığı” yönündeki beyanları bu kesimleri kesmedi.
Kaşımaya devam…
Bu olay ile ilgili şaşırtıcı olan ise en kışkırtıcı yayınların Erbil merkezli bazı yayın organları tarafından yapılması.
Özellikle de söz konusu görüntülerin dolaşıma sokulduğu gün Ankara’da temaslarda bulunan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Beştepe’de ağırlanan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’ye ait Rudaw televizyonunun yayınları.
Bu kanal neredeyse sahibi Neçirvan Barzani’nin Ankara temaslarından daha çok bu konuya yer verdi.
PKK, Barzani’nin ziyaretini “kendilerine yönelik düşmanca bir girişim” olduğunu açıklarken, Ankara’da “PKK’ya karşı sizinle birlikteyiz” mesajı veren Barzani’nin kanalı, Sakarya’daki olayla ilgili PKK’dan daha çok PKK’cı kesildi.
Televizyon ekranlarından ve internet sitelerinden günlerce HDP’lilerin ağzından “Türkiye düşmanlığı” yaptı.
Hatırlanacağı üzere benzer bir kışkırtıcılık girişimi geçtiğimiz mayıs ayında Ankara’nın Etimesgut ilçesinde Barış Çakan isimli Ağrılı bir gencin bıçaklanarak öldürülmesi olayında da yaşanmıştı.
Ezan okunduğu sırada yüksek sesle müzik dinleyenleri uyaran ve bu nedenle söz konusu kişilerin bıçaklı saldırısı sonucu hayatını kaybeden Barış Çakan, “Kürtçe müzik dinlediği için öldürüldü” şeklinde günlerce gündemde tutulmuştu.
Her iki olayı da bu şekliyle gündeme getirip “Kürt-Türk ayrışması yaratmak” için çırpınanların neredeyse tümü aynı kesimler.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Barış Çakan cinayeti ile ilgili “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “provokasyon” gibi suçlardan 36 kişi hakkında soruşturma açılmıştı.
Bu soruşturma ne aşamada bilmiyorum ancak Sakarya’daki olay ile ilgili benzer yönde bir soruşturma açıldığını görmedim.
Kuşkusuz dünyanın her ülkesinde, her toplumda olduğu gibi Türkiye’de de ırkçı kişiler ve bu kişilerin gerçekleştirdiği ırkçı saldırılar olması mümkün.
Böyle durumlarda bu tip saldırıların üzerine gidilmesi normal hatta gerekliliktir.
Bu tip olaylar karşısında ilgili birimler tarafından gereğinin yapılmaması halinde devletin eleştirilmesi de normaldir.
Ancak her iki olay, sıradan adli vakalar olmasına ve devletin ilgili tüm birimleri konuyla ilgili yapılması gereken her şeyi yapmasına karşın bunları “Kürtlere yönelik saldırı” olarak lanse etmek, “Kürt-Türk ayrışması yaratmaya” ve bunun üzerinden “devleti ve hükümeti yıpratmaya çalışmak” kabul edilebilir değildir.
Bu yönde hesaplar yapan, çabalar içine girenlere karşı daha hızlı ve daha etkin önlemlerin alınması şarttır.