Mısır Havayolları'na ait Paris-Kahire seferini yapan Airbus 320-232 tipi uçak Akdeniz üzerinde radardan kayboldu ve Yunanistan'ın Kerpe Adası açıklarına düştü. Hazin bir kaza. Can kayıpları yaşanacağı neredeyse kesin.
Mısır Havayolları’na ait Paris-Kahire seferini yapan Airbus 320-232 tipi uçak Akdeniz üzerinde radardan kayboldu ve Yunanistan’ın Kerpe Adası açıklarına düştü. Hazin bir kaza. Can kayıpları yaşanacağı neredeyse kesin. Uçak kazaları havacılığın ilk döneminden itibaren yaşanıyor. Bazıları medyatik hale gelirken bazıları tarihin tozlu sayfalarına gömülüp gidiyor. Ne olursa olsun tüm havacıları dünyanın en cesur insanları arasında saymak gerekir.
Geçen sene Malezya Havayolları’na ait bir uçağın gizemli kaybı ve birinin de Ukrayna üzerinde Rus yanlısı silahlı gruplar tarafından düşürüldü. İki uçak da Boeing firmasının üretimiydi. Daha ilk seferlerini yaparken çakılan Rus uçaklarını da sayarsanız, havacılık tarihini kazalarla yan yana anmak mümkün. Adnan Menderes’in Londra dönüşü bir tarlaya zorunlu inen uçağından Polonya’nın birçok devlet adamının hayatını kaybettiği kazaya kadar devlet adamlarını ilgilendiren birçok hava kazasını da saymak mümkün. Polonya devlet başkanı ve uçaktakiler Rusya’da hayatını kaybederken, Adnan Menderes sağ salim atlattığı uçak kazasının ardından darbecilerin elinde can verdi.
İlk hava şehidimiz Fethi Bey’dir mesela... Üsteğmen Sadık Bey’le birlikte. Fethi Bey’in ölümü hazindir. İsmi Muğla’nın şu anda Fethiye olarak bildiğimiz ilçesine verilmiştir. Bu kadar malumatın ardından sözü Nuri Demirağ’a getirmek istiyorum. Yok yok kaza yapan bir havacı veya uçak kazasında hayatını kaybeden biri isim değil. Ama yine de belki de dünya tarihinin en büyük uçak kazasının aktörüdür. Nuri Demirağ, Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayiciliği ilke öne çıkmış bir girişimcidir. Elde ettiği parayla gününü gün etmek varken adam kalkmış havacılığa merak salmış. Şimdiki zenginler gibi parasını bastırıp uçak alanlardan değil ama... Uçağımı, uçağımızı kendimiz yapalım demiş.
Olur mu, olur...
Bir gayret girişmiş işlere... Uçakları ürettikçe üretiyor. Başarılar artıyor. Sonra bakmış pilot lazım ama ortada pilot yok. O pilotları yetiştirecek okulu açıyor. Dünyanın farklı yerlerinden siparişler gelmeye başlıyor. Nereden bakarsanız bir başarı hikayesi... Kaza dediğimiz kısım işte o anda başlıyor. Kıskançlık denilen o duygu İnönü’yü sarıyor ve armudun sapı üzümün çöpü diyerek devlet eliyle bu öncü girişimi mahvediyor. Sonrasında hep dışarı siparişler veriyoruz. Nuri Demirağ da hayallere veda etmek zorunda kalıyor.
Dünyanın en büyük uçak kazası budur, daha doğmayan uçakları katleden bir siyasi anlayış, Türkiye’nin ufkunu, vizyonunu ve potansiyelini de o uçakların içinde kazaya kurban etmiştir. Vizyon kürtajı desek yeridir. Sonrasında Nuri Demirağ ismi uzunca bir süre tedavülden kaldırıldı. Şimdi memleketi Sivas’ın havalimanına ismi verildi. Yerli insansız hava aracı yapanlara, hem de silah taşıyanını yapanlara, ona destek veren komutanlara yapılanlar bu topraklara hiç yabancı değil. Daha iki gün önce 19 Mayıs’tı, Nuri Demirağ hayatta olsaydı ve uçak girişimleri akamete uğratılmasaydı eminim 19 Mayıs’ı 1900 uçakla tüm Türkiye’de kutlardı. Gurur duyardık. Çok zaman kaybettik ama dileyelim ki kalkışa geçen Türkiye artık kabusları geride bırakarak göklerdeki yerini alsın.