Merkez Bankası'nın Para Politikası Kurulu'ndan çıkacak karar merakla beklenmekteydi. İsterseniz ne olmuş bir bakalım:
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), geç likidite penceresi (GLP) faiz oranını 0.75 baz puan artışla yüzde 13,5'e yükseltirken, yüzde 8,0 olan politika faizini değiştirmedi. Merkez Bankası'ndan yapılan açıklama şöyle oldu:
“1. Marjinal fonlama oranı yüzde 9.25, Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 7.25 düzeyinde sabit tutuldu.
2. Politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı yüzde 8.0 düzeyinde sabit tutuldu.
3. Geç Likidite Penceresi faiz oranları: Geç Likidite Penceresi uygulaması çerçevesinde, Bankalar arası Para Piyasası’nda saat 16.00–17.00 arası gecelik vadede uygulanan Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 0 düzeyinde sabit tutulurken, borç verme faiz oranı yüzde 12,75’ten yüzde 13,5’e yükseltildi.”
Merkez Bankası'nın faiz kararı öncesi 4,03 TL’yi gören dolar 4,10 TL’nin üzerine çıkarken, 4,92 liraya kadar gerileyen Avro da 5 TL’nin üzerini gördü. Şu satırların yazıldığı anda (Perşembe saat 11:30) Dolar 4,08 TL. ve Avro da 4,97 TL da idi.
Her şeyden önce önemli bir hatayı ele almalıyız: Bizde bütün yorumcular Merkez Bankası’nın kararını döviz kurlarındaki hareketlere göre yorumlamaktadırlar. Halbuki dalgalı kur sisteminde Merkez Bankası’nın bir döviz politikası olmaz. Bunun ötesinde, Türkiye gibi bütün kurumları ile dünya ekonomisine entegre olmuş, sermaye hareketlerine açık bir kambiyo rejimine sahip ülkelerde Merkez Bankaları döviz kurlarını emir komuta ile belirleyemez. Hal böyle iken bütün ekonomi yorumcularının dolar üstünden Merkez Bankası’nın politikasını değerlendirmesi düşündürücüdür. Gerçi Merkez Bankası da ne yaptığını bilmiyor ya, neyse…
Merkez Bankası’nın açıkladığı faiz oranları bankalar arası para piyasasında Merkez bankasının belirlediği faiz koridorunu oluşturan faiz oranlarıdır. Bankalar arası para piyasası, bankaların kendi arasında günlük veya haftalık TL. borçlandıkları piyasadır. Bu piyasada diğer bankalar gibi Merkez Bankası da alım satım yapar. Merkez Bankası, diğer bankalardan farklı olarak, ihtiyacını karşılamak için değil fakat piyasayı yönlendirmek, bankacılık sektöründe kısa vadeli likidite / nakit krizlerine engel olmak veya parasal tabanı düzenlemek için müdahale eder.
Merkez Bankası mevcut sistemde faizler için bir tavan ve taban oran belirlemektedir. Yani, bankaların kendi aralarındaki günlük borçlanma piyasasında faizlerin bu taban ve tavan değer arasında kalmasını amaçlıyor. Marjinal fonlama oranı Merkez Bankası’nın bankalar arası para piyasasında borç verme faizidir. Bu faiz piyasada oluşabilecek faizler için bir tavan teşkil eder. Eğer bankalar arası para piyasasında rezerv talebi aşırı artarsa – ki, bu durumda bankacılık sisteminde bir nakit sıkıntısı olduğu anlamına gelir – bu piyasadaki faizlerin geleceği maksimum düzey marjinal fonlama oranıdır. Böyle bir nakit krizi durumunda, ihtiyaç içindeki bankalar daha yüksek faizden diğer bankalardan borçlanacağına, bu faiz oranından Merkez Bankası’ndan borçlanırlar. Ancak bankaların nakit sıkıntısının giderilmesinin maliyeti, Merkez Bankası’ndan aktarılan bu nakit para ile parasal tabanın ve katlanarak para arzının artmasıdır. Merkez Bankası marjinal fonlama oranı yüzde 9,25’te tutmaya devam etmiştir.
Öte yandan, Merkez Bankası borçlanma faiz oranı faiz koridorunun taban değeridir. Bankalar arası para piyasasında rezerv talebi çok düşerse, piyasada gecelik faiz oranları da çok düşer. Bu durumda, piyasa faizleri çok düştüğü için nakit fazlası olan bankaların diğer bankalara çok düşük faizden borç vermeleri yerine taban faiz üzerinden Merkez Bankası’na borç verdiklerini görürüz. Merkez Bankası taban faiz uygulaması ile faizlerin belli bir değerin altına düşmesini engellerken, piyasadan nakit çektiği için parasal taban ve para arzında bir düşüşe yol açar. Merkez Bankası taban faizi eski yerinde (yüzde 7,25) tutmuştur.
Merkez Bankası, bir de, piyasanın kapanmasına bir saat kala (yani 16:00-17:00 arası) yapılan işlemlerde ayrı bir koridor belirliyor. Yukarıda bahsedilen Geç Likidite Penceresi faiz oranları (borç alma faiz yüzde 0 ve borç verme faizi yüzde 13,5), işte, piyasanın açık olduğu son bir saat içinde yapılan işlemlerde uygulanan faiz koridorudur. Merkez Bankası’nın 75 baz puan arttırdığı faiz oranı son bir saat için piyasadaki tavan faiz oranıdır; (yüzde 12,75’ten yüzde 13,5’a).
Merkez Bankası niçin böyle yaptı? Bunun iki sebebi olabilir: Ya bankaların yakın gelecekte küçük çaplı bir nakit krizine girmesi beklentisi içinde olup bankaların piyasa kapanışlarındaki acil nakit ihtiyaçlarına karşı önden tedbir almayı düşündüler ya da faiz ve döviz politikası hakkındaki farklı talepler karşısında politik bir karar alıp eyyamcılık yaptılar. İlk şık geçerliyse doğru yapmıştır. Böylece rezerv talebindeki dalgalanmalara bağlı olarak parasal tabanın kontrolünü kaybetmemeyi amaçlamıştır. Ancak ikinci şık geçerliyse, bu eyyamcılıktır. İlkönce mevcut kur sisteminde Merkez Bankası kurları temel alan bir politika belirlememelidir. Merkez Bankasının ana amacı fiyat istikrarıdır, sonra da finansal istikrar gelir. Ama baskılar Merkez Bankası’nın iki ayağını bir pabuca sokmakta ve asli görevinin dışına çıkmasına yol açmaktadır. “Ne tür baskılar var, Hocam?” derseniz olay şudur: Beştepe’den gelen faiz düşürme yönündeki talepler herkesin malumudur. Bu talepler temelinde düşük faiz- yüksek kur rejimine geçme iradesini temsil ediyor. Bunu ben de destekliyorum, ama para politikası bu şekilde miting meydanları ve kamuya açık toplantılarda atılan nutuklarla belirlenemez. Düşük faiz politikası ciddi bir planlama ve kademeli düşüşlerle gerçekleştirilmelidir. Avama açık ortamlarda tartışılmayacak kadar da hassastır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu konuda eksik bilgilendirildiğini düşünüyorum. Öte yandan, dış dünyadan ve Türkiye’deki tefeci sermaye lobisinden gelen faiz arttırma baskılarına karşı da – bunlar da yüksek faiz düşük kur modeliyle Türkiye’yi yolmaya devam etmek isteyen kesimlerdir - Merkez Bankası kendini sorumlu görmektedir. Her iki tarafı da üzmemeye çalışıp politik bir karar almışlardır. Yani, “Ne şiş yansın ne de kebap!”, derken hem şiş yanmıştır hem de kebap!
Yukarıda yazdığım gibi, faiz kararından sonra hem Dolar hem Avro 5 kuruş yukarı fırlamıştır. Ne olacaktı ki? Bankaların ancak piyasa kapanışında çok acil ihtiyaçlarına yönelik bir faiz koridorunda cüz’i bir değişiklik yapılmıştır. Oysa esas faiz koridoru hem çok dardır (yüzde 7,25- yüzde 9,25), hem düşük düzeydedir (yüzde 15 enflasyon beklentisi vardır), hem de yerinde durmaktadır. Merkez Bankası bu politikayla ne para arzını kontrol edebilir, ne kurları yönlendirebilir, ne de enflasyon hedefini tutturabilir! Tutturduğunu da daha göremedik. Ne diyelim: Ya “Allah akıl fikir versin!” ya da “Allah sabır versin!”… Hangisini beğenirseniz onu alın.
Hayırlı Cumalar…