Alice Harikalar Diyarında kitabında Lewis Caroll Alice'e şu soruyu sordurur: "Hangi yoldan gideyim?" Bilmiş tavşanın ağzından yine kendisi cevaplar: "Nereye gideceğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin hiçbir önemi yok." Caroll'un yaşadığı dönemde bu soruyu sadece yazarlar değil devletler de soruyordu.
Son zamanlarda Türkiye’de devlet yönetiminin yeniden yapılanması konusunda haberler ortada dolaşıyor. Yeniden yapılanma sürecinde Amerikan McKinsey yönetim danışmanlık firmasının tercih ediliyor olması üzerine konu alevlendi. Meseleye farklı katmanlardan bakmak memlekete belki hayır getirir diye bir şeyler yazayım dedim. Çalıştığım farklı şirketlerde organizasyonun yeniden yapılanması sürecine tanık oldum. Sancılı süreçtir. Kurumlar yüz yıldan daha fazla geçmişe sahipse bu sancılar organizasyonun tamamında hissedilir. Menfaatler çakışır, ortadan kalkan süreçler için küskünlükler başlar. Ancak gelecek için yapılması gereken bir ödevdir.
Tanzimat’la başlayan değişim sürecimiz Cumhuriyet’le devam etti ve Cumhuriyet şu anda 95 yaşında. Allah uzun ömür versin. Osmanlı Devleti, yenileşme çabalarına başladığında ademi merkezi bir yapıdan merkeziyetçi bir yapıya geçişle bunu sağlamaya çalıştı. Zamanın ruhu bunun bürokrasinin teşkiliyle çözülebileceğini söylüyordu. Yeni siyasi elit ve devlete çizdikleri rota ile Osmanlı refleksleri farklı alanlarda çatışsa da devletin doğal ömrünü uzatmak için iş gördü Tanzimat ve sonrasındaki çabalar. Sonra Cumhuriyet geldi ve yine başka bir bürokratik sınıf oluştu ve dönüşüm bunun etrafında şekillendi. Olması gereken olan gibidir ve tarihi kurcalamanın çok anlamı yok. Ama şu anda Türkiye üçüncü dönüşüm dönemine giriyor. Şikayet edilen bürokrasinin ıslahı yerine yalın yönetime kavuşulması gerekiyor. Yoksa tıpkı şirketlerde olduğu gibi devlet organlarında da aksamalar meydana gelecek. Yalın yönetim Japon şirket kültüründe uygulanan, hayatta karşılığı olan yalın üretimden türetilmiş bir kavram. Dünya üzerinde uygulanmaya çalışılsa da başarıya ulaşamıyor büyük ölçüde. Çünkü uygulaması gereken mercii hayatına kastettiği bürokrasinin tam kendisi. İronik bir durum. Nedir bu yalın yönetim? Devletin asli görevlerini tanımlayıp süreçleri bu görevlere edilen hizmetle anlamlandırmak. Vatandaşa hizmetse temel görev, vatandaşa hizmet yolunda şişen kalemleri azaltmak, kaynakları daha verimli kullanmak gidilecek yolu oluşturuyor.
Japonya bu meseleye bizim Tanzimat sürecimizden daha sonra başladı ve belki de farklı milletlerden oluşmamanın da avantajını kullanarak Meiji restorasyonu adı verilen süreci tamamlandı. İkinci Mahmud’un yeniçeri ocağını kaldırmasına benzer şekilde samuraylar ortadan kaldırıldı ve merkezi otorite güçlendirildi. Japonya bizden sonra başladığı yolculukta önümüze geçmiş durumda. Yönetim anlayışına da yalın yönetimle istikamet vermiş. İsrafı azaltmış, eğitimi öncelemiş ve hadi klişe olma pahasına şöyle ifade edelim: İkinci Dünya Savaşı sonrasında küllerinden yeniden doğmuş.
Uzaktan görebildiğim kadarıyla samurayların yerine bürokrasiyi yerleştirmemişler. Göremiyorum seçemiyorum diyorsanız Bahçeşehir Üniversitesi’nin Japon Kültür Merkezi ile 3 Ekim’de yani yarın düzenleyeceği Japon Modernleşmesi ve Arka Planı isimli konferansa katılabilirsiniz. Meiji restorasyonunun 150. yılı vesilesiyle düzenlenen bu oturum geçmişi farklı yönleriyle değerlendirmemizi sağlarken geleceğe yönelik köklü değişimler için de ilham verebilir.
Kıt aklımla anlayabildiğim şu: Yanlışları farklı biçimlerde tekrarlamak bizi doğru sonuca götürmez.
Soru da önümüzde duruyor: Nereye gittiğimizi biliyor muyuz?