Yerel seçimler yaklaşıyor ve adaylar vizyonlarını farklı kavramlarla aktarmaya gayret ediyor. Gazetemizin imtiyaz sahibi Avni Özgürel'in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım'la görüşmesinde oyuncak kütüphanesi fikrini öğrendim.
Güzel bir ayrıntı. Kitap ödünç alır gibi oyuncaklar ödünç alınacak kütüphanelerden ve aile bütçelerine katkı sağlanacak. Ne kadar güzel. Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül’ün, Binali Yıldırım’la yaptığı röportajda ise İstanbul 4.0 kavramı ortaya atılmış. İstanbul 3.0 Marmaray ve Avrasya Tüneli gibi projeler. İstanbul 2.0 metro ve metrobüs gibi ulaşım hamleleri İstanbul 1.0 ise çöplerin toplandığı ve suyun aktığı bir şehri sembolize ediyormuş. 4.0 ise artık üst yapının, kültürün ve tasarımın kendini belli edeceği dönem olarak tanımlanıyor. Büyük bir iddia ve güzel bir kavramsallaştırma. Oyuncak kütüphaneleri de işte bu vizyonun bir parçası. İşlere dönüştürme gücüyle bakmak lazım. Plastik poşetlerin ne kadar büyük bir zihniyet devrimini tetiklediği ortada.
Versiyon ya da sürüm 4.0 dediğimizde bunun Endüstri 4.0’dan mülhem olduğunu söylememiz gerekiyor. Buhar makinesinin icadıyla başlayan Endüstri 1.0 yerini telgraf ve telefonun devreye girdiği iletişim devrimiyle Endüstri 2.0’a bıraktı. Üretim süreçlerinin otomasyonunu sağlayan bilgisayar teknolojileri Endüstri 3.0’ı haber verirken karşımıza Endüstri 4.0 çıktı. Robotik çağ, nesnelerin interneti ve yapay zeka başta olmak üzere birçok gelişme artık yeni ve daha önce eşi benzeri olmayan bir çağa girdiğimize işaret ediyor. Üretim biçimlerinin yanı sıra, ahlaki değerleri de yakından ilgilendiren yeni bir çağın içindeyiz.
İstanbul, bu yeni dünyayı dört temel süreçle yakalamanın gayreti içinde. Şehir olarak yorgun, gelecek olarak umutlu ama dertleri büyük İstanbul’un. İslam öncesi medeniyetin, eski Roma’nın izlerini taşıyan şehir, İslam medeniyetinin de başkentlerinden biri haline geldi. İnsanlığın Medeniyet 1.0 diyebileceği sürümde ahlak ve yönetim katmanı şekillendi. İslam medeniyeti yani küresel anlamdaki Medeniyet 2.0 Özbekistan’dan İspanya’ya kadar geniş bir coğrafyada iddiasını sürdürdü ve günümüz bilim ve teknolojisinin öncüsü oldu. İstanbul yine merkezde yer aldı. Sonraki aşamada ise yani Medeniyet 3.0’da bilginin tekrar batı merkezli üretilmesi gerçeği ortaya çıktı. İnsanlığın temel bilgi taşıyıcısı olan bu üç medeniyet sürümünün son halinde İstanbul devrede yoktu. Şimdi ise Batı’nın medeniyet değerlerinin taşıyıcı kısmı Doğu’nun üzerine geçmek üzere. Her medeniyet geçişinde olduğu gibi bu yeni süreçte de İstanbul yine yükü omuzlamaya hazır. Bu defa daha hazırlıklı. Geçmişten dersler çıkararak Endüstri 4.0’ı Medeniyet 4.0’la meczetme imkanına sahip. Bu nedenle Binali Yıldırım’ın İstanbul 4.0 kavramsallaştırması sadece isabetli bir tercih değil aynı zamanda bir zaruretin ifadesidir. Zamanın ruhunu doğru okumadığımız takdirde bir üst versiyona çıkmak yerine geriye düşme tehlikesi var. Benim bakış açımdan beka sorununu oluşturabilecek denli büyük bir handikap. Seçim sürecinin yeni bir doğuşu müjdelemesi temennisiyle.