"Kürt sorunu" tanımını PKK 40 yıldır kullanıyor ve varlık nedenini de buna dayandırıyor zaten.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Kürt sorununu HDP’yle çözebiliriz” açıklamasıyla konu bir kez daha gündemde.
Aslında sorunun kimle, nasıl çözüleceğinden önce “Kürt sorunu” diye ifade edilen sorunun ya da konunun ne olduğunun izah edilmesi şart.
“Kürt sorunu” tanımını PKK 40 yıldır kullanıyor ve varlık nedenini de buna dayandırıyor zaten.
90’lı yıllardan itibaren PKK tarafından kurdurulan partiler de aynı söylem üzerinden kendilerini var etmeye çalıştı, çalışıyor.
Bu partilerin son uzantısı olan HDP’nin de varlığını dayandırdığı tek söylem bu; “Kürt sorunu.”
Esasen, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türkiye’de böyle bir sorun vardı.
Bu sorun Kürtlerin varlığının inkârı, bu inkâr üzerinden geliştirilen asimilasyon politikaları ve bu politikaların bir sonucu olarak uygulamaya yansıyan ayrımcılık sorunlarıydı.
Bu sorun cumhuriyet tarihi boyunca onlarca isyanın ve terör hareketinin de kaynağı oldu.
2000’li yılların başına kadar Özal, Demirel, Mesut Yılmaz ve Ecevit iktidarları döneminde içeriğe dair farklı değerlendirmeler yapılsa bile özünde bir “Kürt sorunu”nun varlığı kabul edildi.
Ancak Özal dışında hiçbir iktidar bu sorunun çözümüne dair herhangi bir girişimde bulunmadı ya da bulunamadı.
Bir tek rahmetli Özal, bu sorunun çözümüne dair adımlar atmak istedi ki, birçok kişiye göre bu girişim aynı zamanda onun hayatına mal oldu.
Sonrasında ilk kez Erdoğan, 2005’te başbakanlığı döneminde Diyarbakır’da yaptığı konuşmada sorunun adını koyup ne olduğunu tarif etti ve “Gerekirse baldıran zehri içeriz” diyerek çözüm konusunda cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümetin gösteremediği iradeyi ortaya koydu.
Ve sonrasındaki 10 yıl içerisinde sayısız adım atılarak “Kürt sorunu” diye tanımlanan sorun önemli ölçüde ortadan kaldırıldı.
Sorunun çözümüne en çok direnen de PKK ve siyasi uzantısı HDP oldu.
Aynı şekilde bugün “Kürt sorununu HDP ile çözerim” diyen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve yönetimi de çözüm konusunda en çok engel çıkaran partilerin başında geldi.
Cumhuriyet tarihi boyunca bu sorunu kullanarak Türkiye üzerinde hegemonya oluşturan veya oluşturmaya çalışan uluslararası güçlere, bu sorun üzerinden varlığını sürdüren terör örgütü PKK ve onun siyasi uzantısı HDP’ye, ve de Kürtlere yönelik inkâr, asimilasyon ve ayrımcılığın baş müsebbibi olan CHP’ye rağmen “Kürt sorunu” önemli ölçüde ortadan kaldırılmış oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi bugün gelinen aşamada Kürt sorunu ortadan kaldırılmıştır.
Terör sorununun da ortadan kaldırılması için devlet ve hükümet tüm birimleriyle eş güdüm halinde seferber durumdadır.
Buna karşın özellikle son birkaç yıldan bu yana HDP ile girilen ittifak süreci nedeniyle başta CHP olmak üzere bazı muhalefet partileri ısrarla “Kürt sorunu”nun varlığından söz edip bunu çözmeye talip olduklarını dile getirmekteler.
Kılıçdaroğlu’nun son açıklaması da zaten bununla ilintili.
Ancak varlığını bu soruna dayandıran PKK ve HDP dahil, ne Kılıçdaroğlu ne de diğer muhalefet partilerinin hiçbirisi “Kürt sorunu” diye tanımladıkları meselenin ne olduğuna dair kamuoyunu ikna edici tek cümle kuramamaktalar.
Kılıçdaroğlu, tartışma yaratan son açıklamasında bilerek veya bilmeyerek “Siyaset kurumunun 35-40 yıldır çözemediği bir Kürt sorunu var. Kürt sorunu çözmek için meşru bir organa ihtiyacımız var. Devlet dediğiniz kurum gayrimeşru bir organla muhatap olmaz" ifadelerini kullandı.
Şayet tarif edilen sorun 35-40 yıllık sorun ise bu sorunun adı “Kürt sorunu” değil “PKK ve terör sorunu”dur.
Çünkü 35-40 yıl, PKK’nın ortaya çıkışı ve terör eylemlerine başlamasını ifade ediyor.
Kılıçdaroğlu’nun kast ettiği şey PKK ve terör sorunu ise bunu “Kürt sorunu” diye tanımlaması bir gaftan ibaret değilse siyaseten büyük bir yanılgıdır.
Kılıçdaroğlu, kast ettiği “Kürt sorunu”nun ne olduğunu, neleri kapsadığını, ne zaman ve nasıl doğduğunu açıklamalı ve bunları HDP ile nasıl çözeceklerini izah etmeli.
Bunların hiçbiri olmadan söylenen bu sözler içi boş, lakırdılardan öteye geçmez.
Esasen gelinen aşamada Türkiye’de, Kılıçdaroğlu ve diğerlerinin iddia ettiği gibi bir “Kürt sorunu” olmadığı gibi, Kılıçdaroğlu’nun “birlikte çözeriz” dediği HDP de yasal bir parti olabilir ama meşru bir parti değildir.
HDP bizzat bu terör sorununun bir parçasıdır.
Terör sorunu da terörün unsurlarıyla iş birliği yapılarak değil onlarla mücadele edilerek çözülür.
Devlet ve hükümet tüm birimleriyle terör örgütüne karşı Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği “35-40 yıl”dan bu yana yürütülen en güçlü mücadeleyi yürütüp büyük başarılar elde ederken, CHP ve diğer muhalefet partilerinin yapmaları gereken terörün kendisine dayanak yaptığı ancak AK Parti döneminde atılan adımlarla ortadan kaldırılan bir sorunu köpürtmek ve terör örgütünün siyasi uzantısı ile iş birliği yapmak değil, bu siyasi yapının varlığının ortadan kalkmasına yol açacak politikalar geliştirmeleridir.
Aksi, terör örgütünü ve siyasi uzantılarını ayakta tutmaktan başka işe yaramaz.