"Kış Kartalı Hava Harekâtı" adı verilen operasyonlarda 80'e yakın PKK hedefi vuruldu.

Türk Silahlı Kuvvetleri, 2 Şubat gecesi 00.30 sularında Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’deki üç bölgedeki (Sincar, Karacak ve Derik) terör örgütü PKK hedeflerine yönelik kapsamlı bir operasyon gerçekleştirdi.

“Kış Kartalı Hava Harekâtı” adı verilen operasyonlarda 80’e yakın PKK hedefi vuruldu.

Bu operasyonlar, son dönemde terör örgütünün son günlerde TSK’ya ait üslere yönelik artan taciz ve Kuzey Suriye’de Türkiye’nin denetimindeki bölgelerine yönelik terör saldırılarına cevap niteliğindeydi.

Ayrıca terör örgütünün üst düzey yöneticilerinin Kuzey Irak’taki Mahmur kampı yakınlarında toplantı düzenledikleri bilgisi de, devlet birimlerini harekete geçiren sebeplerden biriydi.

Gerek Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın açıklamaları, gerek yerel kaynaklardan alınan bilgiler, bu operasyonların son dönemlerdeki en etkili operasyonlardan biri olduğunu gösteriyor.

Operasyonların hemen ardından PKK ve bağlı tüm terör yapılanmalarından yükselen feryat çığlıkları da bunu teyit eder nitelikte.

Bu tepkiler arasında en fazla tartışılmaya değer olanı HDP’ninki.

TBMM’nin çatısı altında yer alan, devlet bütçesinden para alan, Türkiye siyasetinin bir parçası olduğunu iddia eden HDP gerek yaptığı yazılı açıklamada gerekse de sözcülerinin basın toplantısıyla, hiç öyle sürekli yaptıkları gibi barış-marış ifadelerini ağzında gevelemeden açık açık net ifadelerle operasyonları kınadı.

Bu operasyonları “Kürtlere yönelik” saldırı olarak niteledi.

Türkiye’yi bir diğer terör örgütü DEAŞ ile iş birliği yapmakla suçladı.

Hatta bu operasyonların DEAŞ’ı koruma amaçlı olduğunu iddia etti.

Yetmedi, güdümünde oldukları ABD’yi ve uluslararası güç odaklarını Türkiye’ye karşı yardıma çağırdı.

Açıklamaların tümü, cümlesi cümlesine kelimesi kelimesine Kandil’den yapılan açıklamalarla tıpa tıp aynı.

Şaşırtıcı mı..?

Bir yönüyle bir evet.

Haklarındaki kapatma davası devam ederken, Millet İttifakı ile girdikleri çetrefilli ilişkiler nedeniyle ortaklarını kamuoyu nezdinde fazla zor duruma düşürmemek için kullandıkları ifadelere bir nebze dikkat etmeleri beklenirdi.

Her zaman yaptıkları gibi, demokrasi-memokrasi laflarının arkasına gizlenerek “barış-marış” diyerek “operasyonlara karşıyız” falan demeleri kendileri açısından daha mantıklı görünebilirdi.

Bir diğer yönüyle şaşırtıcı değildi.

Çünkü HDP, operasyon yapılan terör örgütünün bir parçasıydı.

Ve bağlı bulundukları örgüt, ağır darbeler alınca böyle ciyak ciyak bağırmak zorunda hissettiler kendilerini.

O nedenle, TBMM çatısının kenti çatıları olmadığını asıl çatılarının Kandil olduğunu bir kez daha, alenen ifşa etmiş oldular.

Devlet bütçesinden aldıkları maaşların, paraların her kuruşunun kendilerine haram olduğunu bir kez daha gösterdiler.

Son 40-50 yıl içinde bu ülkenin başına musallat olan en büyük kötülüklerin bir parçası olduklarını, her daim olduğu gibi bu ülkenin değil, ülkenin düşmanlarının yanında olduklarını bir kez daha ortaya koydular.

Dediğimiz gibi HDP’yi ve bağlı oldukları terör örgütünü bilen ve tanıyanlar açısından hiç şaşırtıcı değil bunlar.

Peki ya Millet İttifakı’nı oluşturan muhalefet cephesine ne demeli.

İttifakın, başta bu ülkenin kurucu partisi olan ana muhalefet partisi olmak üzere hiçbir bileşeninden ya da bu ittifak çevresinde dönmekte olan partilerden hiçbir açıklama gelmedi.

Hepsi sus-pus olup gelişmeleri seyretmekle yetindi.

Bir tanesi çıkıp “biz ülkemizi savunmakla görevli sorumlu askeri güçlerimizin, bu ülkeye sayısız kötülükler yapmış ve yapmakta devam eden terör örgütüne karşı yürüttüğü bu operasyonların arkasındayız” demedi.

Hiçbirisi, “biz ülkemizin birlik ve bütünlüğü ve de bekâsı için güvenlik kuvvetlerimizin terör örgütüne karşı yürüttüğü operasyonu sonuna kadar destekliyoruz” demedi.

Hiçbirisi, çıkıp bu başarılı operasyonlar nedeniyle operasyonu icra eden birimleri kutlamaya yanaşmadı.

Ve daha ötesi hiçbirisi çıkıp HDP’ye, “sen nasıl böyle açıklamalar yaparsın, sen nasıl bu kadar alenen terör örgütünün ağzıyla konuşursun” demedi, diyemedi.

Neden?

Yanıtı tek cümleyle şu;

Siyaset adına içine girdikleri kirli girdap.

Ülke adına, ülkenin geleceği adına muhalefetin içine düştüğü durum çok talihsiz, çok hazin bir durum.

Bu kirli girdaptan çıkmadıkça, aynı muhalefetin ülkenin başına gelmesi ise büyük felaket, büyük yıkım olur diye düşünüyorum.