Giden, tükenen, bilinmeyen, bulunmayan, imkânsız, elinde olmayan, kayıp giden, dönmeyendir kayıp.
"Kırılır da bir gün tüm dişliler
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim
Gökten bir el yaşlı gözleri siler
Şenlenir evimiz barkımız bizim" Necip Fazıl
Giden, tükenen, bilinmeyen, bulunmayan, imkânsız, elinde olmayan, kayıp giden, dönmeyendir kayıp. Bu gidişin dönüşü yoktur, arandığında bulunamaz, işe yaradığında asla olmayandır kayıp. Oysa giden geldiği yere gider.
“Ve ileyna türceun”, dönüş orayadır.
En çok çocukluğumuzda kaybettiklerimiz unutulmaz. En çok çocuklukta kazanılmış olanlar unutulmaz. Misketler, fırıldaklar, paralar kazanılınca da kaybedilince de unutulmaz. Bir de öğrenilmiş, yaşanılmış olan iyi ve kötü şeyler de unutulmaz. Masallar, şiirler, dedeler ve ninelerden dinlenilmiş kıssalar da unutulmaz. Dolayısıyla kaybedilmişlikler içinde yer alan onlarca malzeme mevcuttur. Yeterince düşünmediğimizden, hafızada geçmişin hikayeleri zayıfladığından, unutulmuşluk hissi doğar. Unutup gitmişim, nasıl da aklımdan çıkıp gitmiş ifadesini kullanırız.
Ormanda, gezintide kaybolan, kırda bayırda kaybolanlarla, kayıp eşyaların da bir buluşma noktası her diam mevcuttur. Bir kenarda-kıyıda unutulmuşlardır. Dolayısıyla kayıp hanesinde yazılıdır geçmiş. İlkokulda aynı sınıfta okuduğumuz, ortaokul ve liseli yıllarımızda okuduklarımız ve üniversitede onlarca olayların içinden süzülerek çıkıp geldiğimiz hatıralarımızın hangisi hatırımızdadır ki?
Unutulmuşlukların mevcudu oldukça fazladır. Acısı, hatırası, ifadesi, özlemi, duygusu derin olanların yaşadığını da biliriz. Onlar içimizde derinlerde bir yerlerde bizimle birlikte yaşar. Unuttuk zannettiğimiz onlarca geçmiş vardır ki bir gün, bir an, geçmişin aynası ışık tutarak hafızada canlanır da; gözlere, gönüllere yansır. Bunlar kayıp gibi duran ama asla kaybolmayan izlerdendir. Seksen öncesi sokaklarda, üniversitelerde verilen kavgalarla şahadete uğurladığımız dostlarımız asla unutulmaz. Bir de işkenceler, sorgulamalar, tutuklanmalar, dayak yemeler unutulmaz.
Oysa, “Herkes İçindeki Dünya Kadardır”. Doğu Klasiklerimizden Ebu’l Kasım en Neysaburi’nin “Akıllı Deliler Kitabı” mutlaka okunması gerekenlerden.
Yaşadıklarımız, onlarca hatıralarımız, gözümüze, gönlümüze, izanımıza, yüreğimize, aklımıza takılıp kaybolanlar var birde. Kayıptır her birisi. İsimsiz, kimliksiz ve kişiliksizleşmişlerdir. Bir de sahici olanlar, asla kaybolmayanlar vardır. Her diam hazır bekleyip duranlar, döndüğünüzde hemen oradadırlar. Hissettiğinizde hissederler. Bunlarsa mukimdir. Aşk gibi, hasret gibi, özlem gibi. Hasretle beklenen Haydarpaşa treni asla unutulmaz ki.
Kayıpların tarihi, insanların tarihidir, köylerin, kasabaların, semtlerin, şehirlerin tarihi. Dahası ülkelerin, medeniyetlerin ve uygarlıkların tarihidir kayıpların arzuhal bahçesi. Sayısız insan çocuğu kayıptır. Sayısız hafızalar, yürekler, inançlar, kültürler, sanat eserleri bu yüzyılda kayıptır. Kayıpların yüzyılı, insanın kaybedildiği yüzyıldır. Öze dönüş, Yeniden Büyük Türkiye'yi oluşturur. Din ve dil birbirinden ayrılmaz iki büyük nimettir. Birini diğerinden ayırmaya kalkarsanız her ikisini de yok edersiniz.
Elde olmayan, tutamadığımız, dokunamadığımız, içimizden silinip gitmiş olandır kayıp. İsimsiz, yabancı, tersyüz olmuş, kırılmış, hırpalanmış, yoyulmuş olandır. Kaldırılıp atılmış olan, kullanılmayan, süresi bitmiş olandır bazen. Bırakıp, küsüp gitmiş, darılıp, incinip gitmiş, sürülüp, sürgüne gitmiş, gurbete gitmiş olanda kayıptır. Kayıp bilgiler, belgeler, bilgeler de mevcuttur ömrümüzde. En acısı bilgelerin kaybıdır. Bir bilgenin kaybından insanlık âlemi kaybetmiş olur. İnsanlık bunu bilmese de bu böyledir. Bilgelerin taşıdıkları yük tarihe mal olan yüktür. Tarihin en önemli tanıklarıdır bilgeler. Şairlerin, düşünürlerin, sanatkârların kaybı da bir bilge değerinde kayıplardır. Sezai Karakoç, son iki yüzyılın deha çaplı hafızasıydı. Ömrünü verdiği tefekkür, bir "diriliş mektebini" oluşturmaktı. Geçmişten günümüze Türk tefekkürünün son yüzyıldaki en belirgin köprüsüdür Karakoç.
Hazinelerin kaybı insanlığın kaybıdır. Geçmiş asırların beslediği bütün değerler ortak insanlık değerleridir ve nerede bulunursa bulunsun ortak insanlığın mirasıdır. Alınıp satıldığında, yok edildiğinde, kırıldığında, bilinçsizce imha edildiğinde bütün insanlığın suçu işlenmiş olur. İnsan affedebilir lakin tarih asla affetmez.
Kayıp affedilmez ve unutulmaz. Geliniz değerlerimizi yeniden bir kez daha, bir kez daha okumanın bereketine ulaşalım.