Yıllarca –güreş tabiri ile söylesek- tozkoparanda, deste küçük boyda, deste büyük boyda güreştikten sonra nihayet başaltında güreşmeye hak kazandı İstanbul'umuzun güzide kulüplerinden Eyüpspor.
Yıllarca –güreş tabiri ile söylesek- tozkoparanda, deste küçük boyda, deste büyük boyda güreştikten sonra nihayet başaltında güreşmeye hak kazandı İstanbul’umuzun güzide kulüplerinden Eyüpspor.
Geçen sezon (yani bu senenin başlarında daha Nisan ayında) en yakın rakibi Sakaryaspor’un 18 puan önünde ipi göğüslediğinde, alt ligleri takip eden deneyimli spor insanları “du bakali n’olcek?” modundaydı, TFF 1. Lig’de sezonun başladığı ilk hafta Ankara deplasmanından da hem Gençlerbirliği gibi hem Süper Lig hem de alt ligler tecrübesi bulunan bir başka asırlık çınarı 4-2 devirerek gelince bu yazıyı yazmak şart oldu.
Bizler de semtin diğer çocukları gibi yıllarca toprak zeminde, sıcakta, güneşin altında, yağmurda, çamurda az peşinden koşmadık Eflatun-Sarı renklerin. En son 2007 yılında bu kadar yaklaşmıştı üst lige terfi etmeye Eyüpspor. O zamanki adıyla Lig B Klasman Grubu Play-off son maçında, (6 Mayıs Pazar günü Etimesgut Şekerspor’la oynanmıştı), şimdi Beşiktaş’ın başında Hoca olarak bulunan Sergen Yalçın’ın 89. dakikada 3 kişiyi “ipe dizerek” attırdığı golle yenildiğinde semtte büyük bir hayal kırıklığı yaşanmış ve travmanın etkisi yıllarca devam etmişti.
1917 yılında o zamanın Padişahı Sultan 5. Mehmet Reşat tarafından imzalanan fermanla atılır Eyüpspor’un temelleri. Eyüp’te kurulan Reşadiye Mektebi’nde okuyan gençlerin oluşturduğu okul takımı zamanla Eyüp İdman Yurdu, Eyüp İdman Ocağı olarak devam eder hayatına sonra Dünya Savaşı’nda okul da, futbol takımı da kapanır, çünkü gençlerin daha önemli işleri vardır. Vatanı kurtarmak için kimi o cephe senin, bu cephe benim dolaşır, vuruşurken, diğerleri de vatanın kurtarılması için Eyüp semtinin coğrafi ve stratejik konumunu değerlendirerek hem Marmara içinden mavnalarla, hem de Karadeniz üzerinden takalarla Anadolu’ya asker ve cephane sevk ederler.
İmalat-ı Harbiye (Osmanlı Silah Fabrikaları)’nin İstanbul’da bulunan dört fabrikası da Eyüp civarındaydı. Bir tanesi Zeytinburnu’nda sahilde, bir tanesi şimdiki Hasköy’ün Karağaç/Kırkağaç sahilinde bir diğeri Bakırköy’de Fişekhane olarak bilinen sahilin dibinde merkez ise Tophane-i Âmire’nin de bulunduğu Karaköy-Kabataş arası alandaydı. Bu dört fabrikadan tedarik edilen teçhizat, İstanbul’un işgal yıllarında Karadeniz’e boğazdan erişim kısıtlı olduğu için Eyüp üzerinden, Silahtarağa’daki elektrik fabrikasına kömür sağlayan demiryolu rayları kullanılarak gizlice Karadeniz’e taşınıyor ve Anadolu’ya sevk edilirken bütün lojistik o zamanki Eyüplüler ve Eyüpsporlular tarafından deruhte ediliyordu.
Neyse bu kadar tarihi malumattan sonra gelelim Eyüpspor’a.
Huzurun Başkenti diye bilinen Eyüp Sultan semtinin gençleri, alt liglerde pek de semtlerine uygun olarak tanınmazlar. Çoğu deli-fişek tabir edeceğimiz demde ve renk aşkını, sosyolojik durumunu ve sıkıntılarını tamir etmek için kullanan, kendisini kitle içerisinde ifade eden ve renktaşlarıyla ön yargısız ilişki kurabilen, genelde varoş kültüründen beslenen, 15-45 yaş arası, sosyo-ekonomik olarak da C ve D gruplarında tarif edilen bir taraftara sahip.
Böyle olunca da en yakın komşusu Karagümrük başta olmak üzere ne kadar köklü taraftar grubu olan camia varsa “papaz olmuş” durumdalar. Geçen sene Bodrum ve Sakarya deplasmanları dâhil olmak üzere gidilen bütün deplasmanlarda yol boyunca mola yerlerinde ve gidilen şehirde esnafla yaşanan sıkıntılar anlatılır durur.
Umuyor ve diliyoruz ki; Eyüpspor’un bu sene TFF 1. Lig’de göstereceği mücadele ve Eyüp Stadı’nı dolduracak taraftarlara vereceği umut semtin yüzünün gülmesini sağlar. Gerisi hikâye. Aslolan insanlık ve iyi niyet. Hoş Geldin Eyüpspor.
Not: 17 Ağustos Depremi’nde hayatını kaybedenleri Rahmetle anıyor, hepimizi depreme karşı tedbirli olmaya davet ediyoruz.