Yanlış okumadınız... İnisiyatifiniz dışında 112 ambulans ile götürüldüğünüz "özel hastanede" tedavi olup, tam da "iyileştim, şükürler olsun" dediğinizde, önünüze konan "yüklü fatura" yeniden bir kriz geçirmenize, maazallah hayatınızı kaybetmenize sebep olabilir.

Yirmi yıl önce, 14 Ağustos'ta, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" sözüyle kurulan AK Parti’nin, kesintisiz iktidarı döneminde, özellikle sağlıkta hayata geçirdiği projeler ve yenilikler şüphesiz devrim niteliğinde.

Sık sık hatırlatılan doktor ve eczane kuyruklarından, dünyaya örnek bir modele geçişi başaran AK Parti hükümetlerinin sağlık alanındaki mucizesinin, sınırları aşarak Türkiye’yi uluslararası bir sağlık üssü konumuna taşıdığı bir gerçek.

Üstelik, "tamamen ücretsiz" olan pek çok teşhis ve tedavi hizmeti de cabası.

Nitekim, 2003’te yüzde 39,5 olan “Sağlık Hizmetlerinden Memnuniyet” oranının, 2016’da yüzde 75,4’e çıkması inşa edilen sürecin sonucu.

Ancak…

Bu oranın üç yıl gibi kısa bir sürede 2019’da, yüzde 67,1’e inmesi de hayli düşündürücü.

Sahayı gözlemleyen diğer herkes gibi, özel hastanelerin bu süreçteki yönetmelikleri ‘takmayan’ keyfi uygulamalarının, memnuniyetsizlikteki etkisini anlamanız çok da uzun sürmüyor.

Hele hele, yakın çevrede ortaya çıkan "kalp krizi" vakalarını gördükçe…

***

HER 2,5 DAKİKADA 1 KİŞİ ÖLÜYOR

Tüm dünyada ölümlerin yüzde 30'unu oluşturan kalp ve damar hastalıklarının Türkiye’de de her yıl yaklaşık 200 bin kişinin yaşamını yitirmesine neden olduğu bilinen bir gerçek…

Her 2,5 dakikada 1 kişinin ölümü anlamına gelen bu veri, aslında durumun “kırmızı alarm” seviyesini de geçtiğini açık şekilde ortaya koyuyor.

Uzmanlar, sık sık “pandemi döneminde kalp hastalıklarından yaşam kaybı oranlarının yükseldiğini” tekrarlasalar da, maalesef süregiden salgın, durumu perdelemeye devam ediyor.

Üstelik, araştırmalarda ortaya çıkan koronavirüs salgınının pik dönemlerinde kalp krizinden yaşam kaybı olasılığının önceki yıllara göre fazla olduğu vurgusuna rağmen.

Pandeminin stabil seyrettiği dönemlerde hastaneye başvuruların tekrar artmaya başladığı, başvuran kalp krizi hastalarının daha genç ve kalp krizinden yaşam kaybı oranlarının ise önceki dönemlere göre 2,4 kat fazla olduğu da bir başka boyutu.

***

BAKANLIKTAN UYARI NİTELİĞİNDE GENELGE

Tüm bu verileri dikkate alan Sağlık Bakanlığı, mayıs ayının son günlerinde, -tespitlere de yer verilen- uyarı niteliğinde bir genelge yayımladı.

Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Sabahattin Aydın imzasıyla yayımlanan "Kalp Krizi Geçiren Vakaların Yönetimi" konulu genelgede, Türkiye'de kalp krizine bağlı gelişen mortalite (ölüm - topluluk için kullanılır) ve morbiditenin (hastalık) en aza indirilmesi, vakalara ulusal ve uluslararası standartlarda müdahale edilmesi, tanı ve tedavi süreçlerinin geliştirilmesi, vatandaşların hizmete erişimlerinin kolaylaştırılması, ihtiyaç duyulan sağlık hizmetlerinin zamanında ve hakkaniyetle sunulması amacıyla yapılması gerekenler tek tek anlatıldı.

Genelgenin kritik noktası ise, kalp krizi geçiren vakaların 112 Acil Çağrı Merkezi'nin koordinasyonunda yürütülerek, Sağlık Bakanlığınca belirlenen kalp merkezlerinin, sevkle gönderilen hastanın bekletilmeksizin tedavisini sağlayacak olmasının vurgulanmasıydı.

Tabii ki, ücretsiz.. (*)

***

SADECE KAĞIT ÜSTÜNDE

Yönetmelikte ve kağıt üstünde böyle olsa da, sahada işlerin pek de böyle yürümediğini anlamanız çok da uzun sürmüyor.

Ağustos ayının hemen başında kalp krizi geçiren Okan K.’nın yaşadıklarında olduğu gibi…

Ayın 2’sinde öğlen saat 12.00 civarında Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi Acil Servisine “göğüs ağrısı” şikayeti ile başvuran Okan K., acil serviste uygulanan ilk tedavi sonrası, Koroner Yoğun Bakım doktoru tarafından kontrol edilerek, müdahalesi yapılıyor.

Ertesi gün sabaha karşı 03.50’ye kadar burada tutulan hasta, 112 ambulansı ile Özel Şişli K. I. H. hastanesine sevk ediliyor.

Özel hastanenin epikriz raporunda belirtildiği üzere, NSTEMI (infarktüs) teşhisi ile 03.56’da özel hastaneye giriş yapan hastaya müdahale edilerek tedavisine başlanıyor.

Okan K.’ya değerlerinin yüksek olduğu, öncelikle ilaç tedavisi uygulanacağı söyleniyor, sonrasında da yapılan anjiyo işleminde 3 damara ilaçlı stend yerleştiriliyor.

Bir gün sonra taburcu edilen Okan K.’dan, “tamamen ücretsiz” olması gereken bu işlemler için, 1.500 TL ve 10.000 TL ödeme alınıyor.

Üstelik, seri nosu ve sayısı düzenlenmemiş resmi niteliği olmayan düz beyaz bir kağıda karşılık. Hastanın talebi ile de, 06 Ağustos’ta “Sağlık Hizmet Bedeli” açıklaması ile 11.500 TL’lik fatura düzenleniyor.

***

KISSADAN HİSSE

Anlayacağınız, inisiyatifiniz dışında 112 ambulans ile götürüldüğünüz “özel hastanede” tedavi olup, tam da "iyileştim, şükürler olsun" dediğinizde, önünüze konan “yüklü fatura” yeniden bir kriz geçirmenize, maazallah hayatınızı kaybetmenize sebep olabilir.

Kıssadan hisse…

Siz siz olun, sağlınıza özen göstermeyi özellikle de kalbinizi sakın ihmal etmeyin..

Çünkü, Okan K. örneğinde olduğu gibi, yetkili birileri size, “Hakkınızı mahkemede aramaktan başka seçeneğiniz yok.” diyebilir..

***

(*) “Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği”, Kardiyoloji ve Kalp Damar Cerrahisi branşında vatandaştan ücret alınamayacak hususlar ve hastaneye ne kadar ödeme yapılacağının çerçevesini net bir biçimde çiziyor. Ödenecek tutarlar, 28 Nisan 2021 ve 31468 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan tebliğde revize edildi.