Olmuyor. Diyet yaparak verilen kilolar sonrasında bir şekilde yeniden geri alınıyor. Bu kısır döngüyü beş yıldır ben de yaşıyorum. "Nasılsa zayıfladım, bu sefer mantı yesem bir şey olmaz" diyerek yaptığım diyet kaçamaklarının ardı arkası kesilmiyor. Bir sonraki iş yemeğinde de karşımdaki kişinin siparişine imrenip, profiterol yiyorum mesela. Sonuçta ne mi oluyor? İki yıl önce verdiğim 12 kilonun sekizini geri almam nedeniyle kendimi başarısız ve suçlu hissediyor, pişmanlık duyuyor, içsel bir kızgınlık yaşıyorum.
Aslında yapılması gereken basit; belli zamanlarda sıkı diyetler uygulamak yerine, beslenme ve yaşam tarzımızı değiştirmek. Yediklerimizle, içtiklerimizle, uyku süremizle, stres kontrolüyle yeni bir hayata adım atmak... Beslenme alışkanlıklarımızdaki değişimlerle de hem ideal kiloya inmek, hem de mükemmel sağlığa kavuşmak.
YENİ BİR BEN YOLUNDA İLERLERKEN...
Son bir aydır başka bir ben olma yolunda ilerliyorum. Peki, bu dönüm noktasına nasıl mı geldim? Kendimi acımasızca eleştirdim. “Her yıl ortalama üç kilo aldığıma göre, bu durumun tek sorumlusu benim” diye düşündüm. Yeni yaşam tarzımda başarıyla uygulayabildiklerim de var, şimdilik zorlandığım konular da. İşte, iki haftadan bu yana hayatımda açtığım yeni bir sayfa...
1
Kalori içermeyen, sağlıklı bir yemek bile olsa, aşırı tüketmek insanı zaman içinde şişmanlatıyor. Ne kadar leziz bir yemek de olsa, birkaç kaşık daha alıp ikinci tabağı asla yemiyorum artık. Sofrada durmasını biliyorum.
2
Beynimin doyması ve mideme tokluk sinyali vermesi için yaptığım iki şey var: Biri yavaş yemek ve çok iyi çiğnemek; diğeri ise sofradayken telefonla asla konuşmamak. Böylelikle yediklerime konsantre olabiliyorum. Aksi takdirde konuşmanın bende yarattığı duygu; ister mutluluk, ister stres ve kaygı olsun; fark etmeden kontrolsüz ve limitsiz bir şekilde yiyorum.
3
Mevsim olarak yürüyüşe başlamanın, hareketlenmenin tam zamanı. Bilgisayar başında gün boyu oturup kalmıyor, günde bir saat açık havada yürümeye özen gösteriyorum. Yürürken mor salkımları, erguvanları, leylakları seyrediyor, bol bol fotoğraf da çekiyorum. Doğada yaptığım bu yürüyüşler ruhuma da inanılmaz iyi geliyor.
4
Keki, böreği, pastayı, makarnayı, pilavı, sabah kahvaltısı hariç ekmeği hayatımdan tamamen çıkardım. Elbette nadir de olsa kaçamaklarım da oluyor. Bunu yapmazsam biliyorum ki, yoksunluk krizlerim giderek büyüyecek ve başarısızlık kaçınılmaz olacak. Canım pizza çektiğinde eşimle ya da arkadaşımla paylaşıyorum, ama ertesi gün yediklerime dikkat edip, mutlaka yürüyorum.
5
Çoğu kadın gibi benim de tatlıya düşkünlüğüm oldukça fazla. “Tatlısız asla!” diyen biri olarak, kendime yoğurt, meyve, kuru kayısı, fındık, ceviz, tarçın ve meyvelerle sağlıklı atıştırmalıklar hazırlıyorum. Tarçın, tatlı yeme arzumu bastırmada baş silahım. Hem tatlandırıyor, hem de tokluk hissi yaratıyor.
6
İşte, en zorlandığım; daha da doğrusu henüz başaramadığım bir şey; erken yatıp erken kalkmak. Lise yıllarımdan bu yana baykuş gibi yaşayan, saat 23.00 sonrası yaratıcılığı tavan yapan, kitaplarını da hep bu saatten sonra yazan biri olarak henüz erken yatmayı başaramadım. Araştırmalar, benim gibi geceleri geç yatan, az uyuyan ve uykuları düzensiz kişilerin kilo aldığını gözler önüne seriyor. Bu kişilerin metabolizmaları da iyi çalışmadığından uyku sorunlarını çözmeden diyetle ve hatta egzersizle yeterince kilo vermeleri de zor gözüküyor. Bu hafta sonundan itibaren yatağa erken girip, kitap okuyarak uyku döngümdeki yılların alışkanlığını kırmaya çalışacağım. Biraz zorlansam da sonunda başaracağım! Çünkü kararlıyım ve yaşam tarzımdaki böyle bir değişime yürekten inanıyorum.