Koronavirüs öncelikle sağlık alanında anda kalmamızı ve bugünü en iyi şekilde değerlendirmemizi gerektiren bir tablo içeriyor.

Koronavirüs, yeryüzündeki insanların gelecekle ilgili tüm hayallerini, planlarını altüst etti, adeta dünyaya kilit vurdu. Bizleri nelerin beklediğini, koronavirüs salgınının arkasında nasıl bir dünya bırakarak ne zaman ve ne şekilde gideceğini bilmiyoruz. Hayatımızla ilgili bizi heyecanlandıran, motive eden planlar yapamıyoruz. Koronavirüs kişisel gelişim kitaplarında hep sözü edilen “anda kalmayı” acı ve dramatik derslerle bizlere gösteriyor. Kovid-19’la mücadale günleri, gelecek korkusunun ve geçmişle hesaplaşmalarımızın girdabında çoğumuzun bir türlü başaramadığı şimdinin gücüyle zorlu sınavlardan geçerek bizleri tanıştırıyor.

Koronavirüs öncelikle sağlık alanında anda kalmamızı ve bugünü en iyi şekilde değerlendirmemizi gerektiren bir tablo içeriyor. Yarınlara ertelediğimiz her sorumluluk, her boşvermişlik, her vurdumduymazlık koronavirüsün hızla yayılmasına neden oluyor. İşte bu yüzden Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca ile uzmanların önerilerine uyarak, bugün yapılması gereken sorumluluklarımızı yerine getirmeli, evde kalmalı ve anda kalmalıyız.

Kovid-19, hem kendimizin ya da bir yakınımızın bu hastalığa yakalanması konusunda derin kaygılar yaratıyor, hem de bizleri geleceğe dair belirsizlik, stres ve umutsuzluğa sürüklüyor. Peki, tüm bu gerçekleri değiştirebilir miyiz? Hemen her ülkedeki insanların çeşitli derecelerde yaşadığı korona virüs kaynaklı ekonomik, sosyal ve sağlıkla ilgili sorunları çözebilecek gücümüz ya da imkanımız var mı? Çözümü bizde olmayan bu sorunlar yüzünden içinde bulunduğumuz anı stres, endişe ve öfke ile geçirmeyelim. Biliyorsunuz, benzer duygular ve düşünceler bir mıknatıs gibi birbirini çeker. Bu yüzden yarınlara dair kaygılarımızla bugünün güzelliklerine kör olup negatif olayları mıknatıs gibi çekmektense, bize pozitif enerji verecek, ruhumuzu besleyecek şeylere odaklanmaya çalışmalıyız. Peki, bunu nasıl mı başaracağız? İşte, yapabileceğimiz basit ama ruhumuza ilaç gibi gelecek şeyler:

ŞİMDİ AİLEYE DÖNÜŞ ZAMANI…

. Yoksa sizde günlük koşturma içinde babasını ya da çocukluk arkadaşını arayacak zamanı olmadığından yakınanlardan mısınız? “Sürekli koşturuyorum. Trafik, toplantılar, hazırlanması gereken dosyalar, ev işleri derken kendime ve sevdiklerime hiç vakit ayıramıyorum” sözünü dilinden düşürmeyenlerden misiniz?“Evladım seni özledim, neden aramıyorsun?” diye sitem eden annesine karşı kendini hep suçlu hissedenlerden misiniz? İşte, sizin için bulunmaz fırsat! Sevdiklerinize zaman ayırmak ve annenizin, babanızın telefonda sık sık sesini duyabilmek için... Çocuklarınızla oyun oynamak, eşinizle göz göz sohbet edebilmek için… Şimdi, ailemize, sevdiklerimize dönüş zamanı. Sevginin ve dayanışmanın zamanı.

. Çalışan bir kadın olarak çocuklarınıza yeterli ve kaliteli zaman ayıramadığınız düşünerek üzülmeyi şimdilik bir kenara bırakın. Onların dersleriyle ilgilenmeniz, birlikte dolu dolu zaman geçirebilmeniz için harika bir fırsat.

GÖNÜL ALMAYI YARINLARA ERTELEMEYİN!

. Dargın olduğunuz, kalbini kırdığınız biri var ise; telefon açıp hemen arayın ya da yanınızda ise ona sarılıp özür dileyin. Aksi takdirde yarın bunu yapacak imkanınız hiç olmayabilir.

Ben, gönül almayı yarınlara ertelemenin yürek burkan sızıyla 13-14 yaşlarımdayken tanıştım. Ergenlik çağının iniş çıkışlarını yaşayan bir genç kız olarak kaşlarımı almıştım. Aydaki görüntüme baktığımda ince kaşları kendime hiç mi hiç yakıştıramamıştım. Akşam, dedem yüzüme baktığında, “Kızım dişin mi şişti?” diye sormuştu. Onun bu sözleri kendimi daha da kötü hissetmeme neden olmuştu. Ergenlik çağının asiliğiyle “Aman dede, yüzüm müzüm şişmedi! Nereden çıkarıyorsun!” diye terslemiştim. Dedem susmuş, hiç laf etmeden odasına doğru gitmişti. Bu, ne yazık ki dedemle son konuşmamızdı. O gece yatağında kalp krizi geçirip vefat etmişti dedem. İşte, o günden beri değer verdiğim, sevdiğim kimseyle dargın, kırgın olarak yatağa girmek istemem. Uyumadan önce mutlaka gönül alırım.

Şimdi, egolarımızdan, kişisel hırs ve komplekslerimizden arınma zamanı. Koronavirüsün bize evlerimize hapsettiği şu günlerde, yüreğimize bastırdığımız tüm sevgilerin, pişmanlıkların, özlemlerin özgürleşip dile gelmesini sağlayalım. Sevgi, ruha iyi gelen en doğal ve etkili ilaçtır çünkü.

. Hadi kabul edin, kördüğüm trafikte ofise ya da çocuğunuzun okuluna yetişme stresiniz artık kalmadı! Rahat olun. Hasret kaldığınız sabah uykusunun tadını çıkarın, keyifle kahvaltınızı edin. Kahvenizi ağır ağır yudumlarken ailenizle sohbet edin.

EVDE YAPACAĞINIZ O KADAR ÇOK ŞEY VAR Kİ…

. Evde kaldığınız günleri yabancı dil öğrenmek ya da geliştirmek için bir fırsata dönüştürebilirsiniz. Bununla ilgili internette pek çok web sitesi ve uygulama var.

. Hani “Kitap okumaya vakit bulamıyorum” diye yakınıyordunuz ya! İşte, size bir türlü elinize alamadığınız kitapları okuyabilmeniz için yeterli zaman.

. Evde egzersiz, yoga da yapabilirsiniz. Aylardır kullanmadığınız kondüsyon bisikletiyle ya da koşu bandıyla egzersiz yapabilmenin tadını pekala çıkarabilirsiniz.

. Evde kaldığınız şu günleri fazla kilolarınızdan kurtulabilmek için fırsata dönüştürmek de elinizde. Doktorunuzun ya da diyetisyeninizin size verdiği beslenme programını uygulayabilmek için bundan daha iyi bir zaman olabilir mi?

“Ara öğün saatinde toplantıdaydım”, “Uçağı kaçırmamak için kahvaltı bile edemedim”, “Kördüğüm trafikte iki saattlik yolculuk sonunda eve vardığımda stresten aç kurt gibi önümü gelen ne varsa yedim” gibi bahanelerin gölgesine de sığınamayacaksınız. Artık evdesiniz ve diyet reçetenizi rahatlıkla uygulayabilir, ideal kilonuza ulaşma yolunda başarıyla ilerleyebilirsiniz.

. Bilmece çözebilir ya da bir hobi edinebilirsiniz.

. Bir türlü fırsat bulamadığınız ev işleri ve dolap düzenlemeleri için bundan daha iyi fırsat olabilir mi?

. Kedi ya da köpeğinizle daha yakından ilgilenebilirsiniz. Koronavirüs nedeniyle gri bulutların çöktüğü ruhunuza onların saf sevgisi kesinlikle iyi gelecektir.

. Yemek yapmayı seviyorsanız, aile bireylerini mutlu edecek süpriz ve lezzetli tarifler hazırlayabilirsiniz.

. Bazı uzmanlara göre, yeni dünya düzeninde güçlü olan ya da parası olan değil, teknolojiye, dijital çağa ayak uyduran kazanacak. Evdeyken pekala koronavirüs sonrasında ortaya çıkacak yeni dünya düzenine, dijital çağa ayak uydurmak için eğitiminizde ya da kariyerinizde neler yapmamız gerektiğine dair kafa yorabiliriz.