"Dünyada ekonomik anlamda bir dalgalanmanın yaşanacağı salgın dönemi ve onun getirmiş olduğu karantina şartlarıyla daha 2020 yılının başlarında belliydi."

CNN patentli saha araştırmasına göre Amerikalıların yüzde 75’i yaşadığı yerdeki ekonomi hakkında kaygılıyken, yüzde 63’üne göre ülkenin ekonomisi kötü durumda.

Ayrıca yüzde 57’lik bir dilimde son zamanlarda ekonomi hakkında hep kötü haber okumuşlar.

Büyük umutlarla ve “şaibeli posta oylarıyla” Trump’ın yerine gelen Joe Biden’ın daha bir sene dolmadan ekonomi karnesinin pek umut verdiği söylenemez.

Ki bu geçen sene seçim döneminde Demokratların parti bültenine soyunan CNN International kanalının araştırması.

Gerçek sonuçlar hakkında ne derece bilgi verir bilinmez ama bu oranlar bile “süper gücün” pek de iç açıcı bir halde olmadığını gösteriyor.

Sadece ABD değil elbette, Almanya’da da üretici fiyat enflasyonu yıllık bazda yüzde 19,2 olarak ölçülmüş ve bu son 70 yılın rekoru.

Dünyada ekonomik anlamda bir dalgalanmanın yaşanacağı salgın dönemi ve onun getirmiş olduğu karantina şartlarıyla daha 2020 yılının başlarında belliydi.

Türkiye’de de kurda yaşanan dalgalanmalar ve fahiş fiyat artışının cepleri yaktığını söylemeye bile gerek yok.

Yeni ekonomi model hayatına geçene kadar ithalata dayalı üretim ve tüketim modelimizle pandeminin yaşattığı tedarik sorunu birleşince böyle bir sonucun er ya da geç karşımıza çıkacağı da kesindi.

Türkiye’nin artan ihracatla beraber düşük faizlerin esas alınarak denemekte olduğu yeni ekonomik modelin fayda getirip getirmeyeceğini göreceğiz.

O zamana kadar da asgari ücrete yapılan yüzde 50 gibi rekor zamlarla dar gelirlinin maaşlarının devlet tarafından sübvanse edileceğine yönelik iradeyi de olumlu buluyorum.

Fakat bu yaşanılanları sadece Türkiye ölçeğinde değerlendirirsek yanılmaktan öteye geçemeyiz.

Dünya Ekonomik Forumu Kurucusu ve Başkanı Klaus Schwab’ın Haziran 2020’de yazdığı yazıyı hatırlatmak isterim:

“Daha iyi bir sonuç elde edebilmek için dünyanın birlikte hareket etmesi, toplumlarımızı ve ekonomilerimizi, eğitimden toplum sözleşmelerine ve çalışma koşullarına tüm açılardan hızlıca yenilememiz gerekiyor. ABD’den Çin’e her ülkenin bu ortak eyleme katılması gerekiyor, petrol ve doğalgazdan teknolojiye her sektörün dönüşmesi gerekiyor. Kısacası kapitalizme büyük bir ‘reset atmamız’ gerekiyor.”

Daha salgın yeni başlamışken yazmış olduğu bu yazıda ABD’de yaşayan her dört kişiden birinin işsizlik başvurusunda bulunduğunu belirten Schwab şöyle devam ediyor:

“Büyük Reset gündeminde üç ana başlık var. İlk unsur, pazarı daha adaletli bir yere dönüştürmek. Bu bağlamda hükümetlerin (örneğin vergi, mevzuat ve mali politikalarda) koordinasyonu iyileştirmesi, ticaret anlaşmalarını güncellemesi ve bir “paydaş ekonomisi” için koşulları yaratması gerekiyor. Vergi matrahlarının düştüğü ve kamu borcunun arttığı bu dönemde hükümetlerin elinde bunu gerçekleştirmek için çok güçlü bir teşvik var.”

Dolayısıyla durum sadece Türkiye ekonomisinin göstergeleriyle konuşulacak bir mesele değil.

Gelgelelim, TÜSİAD’ın dediği gibi “genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızlıca dönülmeli” çağrısının da bir anlamı yok.

Çünkü o “genel kabul görmüş iktisat biliminin kurallarının” er ya da geç yıkılacağını Schwab ifade ediyor.

Not: Başlı başına bir köşe yazısı yazmaya değmez. Yıllardır ekran önünde “gazeteci” diye pazarlanan şahsın sınıfsal kibrinin kamera arkasında nerelere varabileceğini gördünüz. Bundan sonra bir basın emekçisini tokatlayan o şahsı televizyona çıkartanlar ondan daha acınası durumdadır.