Osmanlı sonrası sınırların diğer yakasında kalan Irak ve Suriye Türklerinin 100 yıllık var olma mücadelesi tam bir "ÇİLE".. Irak Türklerinin siyasi mücadelesi şehitler vererek bedel ödeyerek bugünlere geldi.
Osmanlı sonrası sınırların diğer yakasında kalan Irak ve Suriye Türklerinin 100 yıllık var olma mücadelesi tam bir “ÇİLE”.. Irak Türklerinin siyasi mücadelesi şehitler vererek bedel ödeyerek bugünlere geldi. Irak’ta İngiliz Mandası dönemi, krallık ve diktaların döneminde Türkmenler hep baskı ve şiddete maruz kaldı. Buna karşı “TÜRKLÜK” üzerine bir mücadele inşa edildi. Etnik-mezhepsel ve petro-dolar etkilerin içinde Irak Türkleri milli bayrakları gök bayrağın etrafında toplandılar. Gökbayrak’ta bulunan iki beyaz çizgi ise Osmanlı Mebusan Meclisi ile TBMM tanıdığı “Misak-ı Milli” sınırlarını temsil eder. Yani Irak Türkleri der ki “Biz Türkün yemini olan Misak-ı Millinin uç beyleriyiz”. Bugün Telafer’den Kerkük’e, Mendili’den Diyala’ya Türkmenler Türk Dünyasının sinir uçlarıdır.
MİLLİ ÇİZGİ Mİ YOKSA İDEOLOJİK ÇIKMAZ MI?
Irak’ın en iyi anlatan cümle sürekli krizlerin ülkesidir. Osmanlı sonrası normalleşemeyen bir petrol ülkesinden söz ediyoruz. 1991 ABD müdahalesi sonrası 2003’te fiili olarak bölünen Türkiye’nin komşusu. Türkler siyasi süreci 1995 yılında Irak Milli Türkmen Partisi, Türkmeneli Partisi, Türkmen Bağımsızlar Hareketi, Türkmen Kardeşlik Ocağı, Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı, Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği gibi oluşumların tek çatı altında birleşerek oluşturdukları Türkmen cephesi kurarak yeni bir süreci başlattılar. Siyasi olarak Irak’ta Türk olmak ve milli haklarını elde etmek için bir söylem ve eylem birliği oluşturdular. Mücadelenin özü ise “TÜRKMEN KİMLİĞİ” olarak belirlendi. Mezhepsel ve bölgesel ayrımcılık aşılarak, ideolojik dayatmalar reddedilerek bir siyaset oluşturuldu. 1995’te başlayan bu süreç zaman zaman başarılı oldu. Bunun yanında başarısızlıklar ve ayrılıklarda yaşandı. Türkmenlerin önde gelenleri hep milli çizgiyi korumaya çalıştı.
TÜRKİYE’NİN TÜRKMEN POLİTİKASI
Bizde Türkmen sihirli kelimedir. ‘Orada Türkmenler var’ diye başlayıp mehteran edasıyla bizleri titreten söylemler hep Ankara’dan yükseldi. Etkili ve yetkili isimler “Türkmenler kırmızı çizgimizdir” deyip tribünleri hep coşturdu. Ne yazık ki stratejik ve sürdürebilir bir Türkmen siyaseti yürütülemedi. Dosyaya bakan aktör ve fikir sahipleri değiştikçe Türkmenlere karşı tutumlarda değişti. Türkiye yakın zamanda atması gereken adımı ise tarihsel olarak kaçırdı. 2014 yılında DEAŞ Telafer’e girdiğinde Türkiye “Dicle Kalkanı Harekatı” olarak adlandırılacak bir askeri etkiyi Irak kuzeyini yapıp Sincar- Telafer hattına güvenlikli bölge oluşturabilseydi bölgesel stratejik etki oluşturabilirdi. Olmadı, yapılamadı.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Irak Türkmen Cephesinde bir sancı yaşanıyor. Erşat Salihi cephe başkanlığından ayrılması ve Hasan Turan’ın başkanlığa gelmesi “GRİ” bir tablo ortaya çıktı. Irak’ta 10 Ekim’de yapılan parlamento seçimlerinde Türkmenlerin katılımının yüzde 12 seviyesinde olması ise tabanın yürütülen siyaseti reddettiği anlamına gelmektedir, halk dayatmaya karşı tepki gösterdi. Ankara’da kendisini Türkmen stratejisi uzmanı sanan kitle “MİLLİ” olan mücadele çizgisini dar ideolojik alana çekilmesine ön ayak olmamalıdır. İşin en anlaşılmaz tarafı ise Kerkük Kalesi önünde “BEN TÜRKÜM” diyerek bozkurt işareti yapan gençlerin Karabağ Zaferi ile gururlandığı zamanlara bunlar yaşanıyor. Son söz şu “ŞİMDİ NE OLACAK?”…