Netflix'te yayınlanan Black Mirror isimli diziyi biliyorsunuzdur. Bilmeyenler için kabaca tanımlamak gerekirse geleceğin dünyasını bugünün şartlarıyla anlatan bir dizi diyebiliriz.
Birbirinden bağımsız bölümlerden oluşan Black Mirror’da herhangi bir hikaye bütünlüğü yok; her şey tek bir bölümde oluyor. Genellikle 40 ila 60 dakika arasında değişen bölümlerin her birini ayrı bir film olarak değerlendirenler de var. Birçok insan Black Mirror’ı bugüne kadar izledikleri en güzel dizi olarak tanımlıyor. Bunun en büyük nedeni tabii ki dizinin herkesi şaşırtan senaryosu. Çünkü dizinin neredeyse her bölümü bugünün imkânlarıyla geleceği anlatıyor. Mesela bir bölümde insanların sosyal statüleri Facebook ve Instagram benzeri uygulama üzerinden aldıkları beğenilere göre belirleniyor. Puanınız yüksekse insanlar sizinle arkadaş olmak istiyor, değilse toplum dışı itiliyorsunuz. Nasıl, çok tanıdık değil mi?
Veya bir başka bölümde insanlar pedal çevirerek ürettikleri enerji karşılığında puan topluyorlar ve ihtiyaç duydukları her şeyi topladıkları bu puanlarla satın alıyorlar. Günümüz kapitalist sisteminin benzeri ama daha kısıtlı bir ortam olarak düşünebiliriz.
Black Mirror’ın bu çarpıcı senaryoları birçok insanın fütüristik hayaller kurmasına neden oluyor. Türk Telekom’un dün tanıtımını mobil canlı bilgi yarışması eleq da beni benzer düşüncelere itti. eleg uygulamasını cep telefonlarına indirip kayıt olan yarışmacılar, her gün düzenlenen canlı bilgi yarışmasına katılıyor ve 10 sorunun tamamını bilenler para ödülü kazanıyor. Yani sizin yarıştığınız gün 10 sorunun tamamını ne kadar az insan bilirse sizin kazancınız o kadar fazla oluyor. Herhangi bir yarışmacının toplam ödülü 50 TL’ye ulaştığında kazancını talep edebiliyor.
Dünyanın her yerinde farklı konseptlerde düzenlenen bilgi yarışmalarının cep telefonu versiyonu olarak düşünebileceğimiz elaq’in yıllar önce bizi televizyon karşısına çivileyen “Bir Kelime Bir İşlem” gibi televizyon yarışmalarının mobil versiyonu olduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır.
Burada beni düşündüren biraz Açlık Oyunları biraz da Black Mirror konseptine gönderme yapan fikir. Tüm gün tek bir yarışma için bekleyen, başka hiçbir şey yapamayan veya yapma amacı olmayan insanlar topluluğunun yönetimi…
Umuyorum ki eleq bu yönüyle de modern Türk edebiyatına esin kaynağı olur ve abartılmış Anadolu aileleri ile mafya ilişkilerinin anlatıldığı televizyon dizilerine alternatif bir akımı tetikler.
Amaç kazanmak mı, yarışmak mı?
Yukarıda yazdıklarımdan sanki eleq benzeri uygulamalara, yarışmalara karşı olduğum fikri çıkmasın. Söylemeye çalıştığım şey günümüzde hiçbir şeyin sadece kendisi olmadığı… Öte yandan sadece mobil genel kültür yarışması olarak baktığımızda eleq çok başarılı bir girişim. İnsanlara ister istemez yeni şeyler öğreten, bence özellikle gençlere büyük fayda sağlayacak bir araç.
Yarışırken öğrenmek ve öğrenirken de kazanmak gibi gayet kompleks bir görevi yerine getiren bir servis hakkında olumsuz bir şeyler söyleyecek değilim.
Hele ki eleq operasyonunu yöneten Türk Telekom Dijital Servisler Başkanı Ramazan Demir’in eleq ile ilgili yaptığı sunumda söylediklerinden çok (şu an için) söyleyemediği bazı başka fikirleri olduğunu da tahmin edebildiğim için projenin devamında çok daha keyifli sürprizlerle karşılaşacağımızı düşünüyorum. Mesela tematik yarışmalar veya 90 dakikalık televizyon dizilerinin yerini alacak 20’şer dakikalık daha çok yarışma gibi.
Tambu Klavye’den sonra eleq’i beğeniye sunan Türk Telekom Dijital Servisler departmanı bakalım yakın gelecekte hayatımıza daha ne gibi yenilikler sokacak?