Tarihte stratejik bakımdan Doğu Akdeniz'in düğüm noktası olan Kıbrıs, Anadolu ve Suriye kıyılarına olan yakınlığı, Adalar denizinin giriş ve çıkış yerlerine etkisi ve Mısır ile Süveyş Kanalına olan yakınlığıyla son derece önemli bir adadır.

Tarihte stratejik bakımdan Doğu Akdeniz’in düğüm noktası olan Kıbrıs, Anadolu ve Suriye kıyılarına olan yakınlığı, Adalar denizinin giriş ve çıkış yerlerine etkisi ve Mısır ile Süveyş Kanalına olan yakınlığıyla son derece önemli bir adadır. Hatta Anadolu yarımadasının en büyük adası ve Anadolu illerinin bir parçası ve ileri karakoludur. Ayrıca Kıbrıs, Anadolu ile dünya arasındaki serbest deniz ulaştırma yolunu tek başına tutmaktadır. Dolayısıyla tarih boyunca Anadolu’ya hakim olan güç hemen ardından Kıbrıs’a sahip olmak istemiştir. Bugün ise Kıbrıs meselesi dünya politikasını belirlemeye, büyük güçlerin önemli bir bilek güreşi sahası olmaya devam ediyor. Fakat göz ardı edilen en önemli husus, Kıbrıs, Anadolu’nun doğal uzantısı ve Türkiye’nin garantörü olduğu bir adadır.

Kıbrıs’ta işgali olan Türkler değil, Rumlardır

1571 yılında Osmanlı devletinin yaklaşık 50 bin şehit vererek fethettiği Kıbrıs, 1878 yılında Ayastefenos Antlaşması sonrası İngiltere’ye kiralanmış, Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşında Almanya’nın yanında savaşa girmesiyle İngiltere fiilen adaya el koymuş ve 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşmasıyla İngiltere’ye bırakılmıştır. 1950’li yıllarda İngiltere adadan çekilme kararı almasıyla Yunanistan’ın “Enosis” yani adayı Yunanistan’a bağlama hayalleri canlanmış, Lozan kaidelerine aykırı olarak Kıbrıs’ta hak sahibi olmuştur. Çünkü Lozan antlaşmasına göre eğer İngiltere bir gün adayı terk edecek olursa, Kıbrıs gerçek sahibine yani Osmanlı Devletinin ardılı Türkiye’ye dönecekti. Dolayısıyla Yunanistan yaklaşık 65 yıldır Lozan Antlaşmasına aykırı hareket etmekte ve esasta Rumların adada işgalci olduğu görülmektedir.

“Batmayan uçak gemisi” Kıbrıs’ın İngiltere açısından önemi

Kıbrıs’ın stratejik ve ticari bakımdan kritik konumu Amerika kıtasının keşfiyle beraber azalmış olsa da, Süveyş Kanalının açılmasıyla jeopolitik önemi artmıştır. İngiltere’nin ünlü başbakanlarından Disraeli “Kıbrıs, batı Asya’nın anahtarıdır.” diyordu. Bu bakımdan adalar denizi ve bütün Ortadoğu kıyılarına hakim olması, bilhassa İngiltere’nin coğrafya genelindeki menfaatlerini teminat altına alması bakımından askeri yığınak yapacağı en uygun üs durumundadır. Bugün İngiltere’nin Ağrotur ve Dikelya olmak üzere iki adet üssü adada yer alıyor.

Atatürk, Kıbrıs’a büyük önem veriyordu

Adalar denizinde Yunanistan’a verilen adalarla kuşatılmış olan Türkiye’nin, tek açık olan sahil kapısı güneydedir. Bu sahillerin karşısında ise Kıbrıs adası bulunuyor. Kıbrıs’ın Türkiye’ye düşman bir ülke elinde bulunması halinde Anadolu’nun bütün ikmal yollarının kapatılmış olacağı ve Türkiye’nin kendi güvenliğinin tehlikeye gireceği açık. Bunu Atatürk’te açıkça dile getirmişti.

Güney sahillerinde bir tatbikatı izlemekte olan Atatürk, çevresinde topladığı kurmaylarına “Türkiye’nin yeniden işgal edildiğini ve Türk kuvvetlerinin sadece bu bölgede mukavemet ettiğini farz edelim. İkmal yollarımız ve imkanlarımız nelerdir?” sorusunu sorar. Subaylar birçok görüş söylerler, Atatürk hepsini dinleyip sonra elini haritaya uzatır ve Kıbrıs’ı işaret ederek, “Efendiler Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir.” demiştir.

Yeni Basra Körfezi, İskenderun Körfezi olacak

Türkiye’nin Kıbrıs’a karşı yüklenmiş olduğu uluslararası yükümlülükler olmasa bile, Türkiye kendi sahillerinin güvenliği bakımından Kıbrıs’ın yabancı bir gücün elinde bulunmasına asla izin vermez. Önümüzdeki dönemde Hazar havzası çevresinde Rusya ve ABD’nin güç mücadelesine şahilik edileceği düşünüldüğünde, Kafkasya, Orta Asya ve Hazar enerji kaynakları İskenderun körfezinden dünya pazarına ulaşacak. Yeni Basra Körfezi, İskenderun Körfezi olacak.

Yeni bir “Akritas Planı” devrede

Bugün Yunan ve Rum tarafının yapmak istediği şey, adını 9. Yüzyıldaki Bizans destanından alan yeni bir “Akritas Planı” devreye sokmaktır. Bu sayede geçmişte olduğu gibi Kıbrıs Türk liderliğini ortadan kaldırmak, Kıbrıs Türklerini yıkmak için propaganda faaliyeti sürdürülmek istenecektir. Yunanistan’ın isteği, geleceğe dönük Yunan genişlemesinin provasını yapmak ve bu hareketin ileri karakollarını kurarken, o zamana kadar da sözde kıta sahanlığı iddialarıyla Adalar denizinin tüm servetinden faydalanmaktır. Elbette bunları yaparken de büyük ağabeylerine sığınma ve şamata politikasından da geri durmama amacındadır.

Miçotakis’in unutmaması gereken önemli hususlar

“Tükler Kıbrs’ta işgalcidir.” diyen Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in unutmaması gereken önemli hususlar şunlardır:

1- Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) adanın tamamına hiçbir zaman egemen olmamıştır.

2- Garantörlük anlaşmasına göre Kıbrıs, Türkiye’den önce AB üyesi olamaz, hatta GKRY’nin üyeliği uluslararası antlaşmaları çiğnemektedir.

3- EOKA terör örgütü Yunanistan eliyle adada Türkleri yok etmek üzere Grivas’a kurdurulmuştur. Binlerce Türk katledilmiştir. Yunanistan insanlık suçu işlemiştir fakat hesabı uluslararası mahkemelerce sorulmamıştır.

4- GKRY’nin AB üyesi olmasıyla adanın tümünü kapsayan anlayışla, Türkiye adada işgalci gibi gösterilip AB ile çatışma ortamı oluşturulmak istenmişti. AB’de antlaşmaları çiğnemektedir, hukuku hiçe saymaktadır.

5- Kıbrıs adasının tapusu 50 binden fazla şehidimize aittir. Bunu koruması ile Türk milletinin boynunun borcudur. Kıbrıs, Türk’ün namusudur, milli davasıdır.

6- Adada eğer bir işgalci güç varsa, bu Türkiye’nin tüm iyi niyetini çiğneyen Yunan ve Rumlardır.

7- Son olarak Yunanistan’da Albaylar cuntası darbe yaptığında Kriakos Miçotakis’in babası Konstandinos Miçotakis dönemin dışişleri bakanı İhsan Sabri Çağlayangil sayesinde Türkiye’ye sığındığını elbette kendisi daha net biliyordur.

Hülasa

Türkiye’nin Mavi Vatan Doktrinin selameti Kıbrıs’ın güvenliğinden geçiyor. Artık iki devletli çözüm modelinden başka yolları tartışmak son derece anlamsız. Çünkü bundan başka çözüm önerileri, adada Türkleri bir potada eritmekten başka bir amacı gütmeyen politikaları içeriyor. KKTC’nin hukuken tanınması için Rusya’nın Doğu Akdeniz’deki çıkarları bağlamında diplomatik koalisyon kurulabilir. Bu sayede Azerbaycan’ın da eli rahatlayacak ve KKTC’nin tanınması yolunda büyük bir rahatlık elde edecek. En büyük hedef, 2023’e kadar Ankara-Bakü-Lefkoşa milli blok hattının kurulması olmalı. “Üç devlet, tek millet” prensibiyle bu zorlu Timur satrancının galibi Türkler olacaktır.