19. yüzyılın sonları, 20.yy başlarında ve Birinci Dünya Savaş'ı yıllarında Ermeni olayları, dönemin ABD Başkanı Woodrow Wilson'un İslam ve Türk düşmanlığı politikalarında kullandığı önemli kartlardan biriydi.
19. yüzyılın sonları, 20.yy başlarında ve Birinci Dünya Savaş’ı yıllarında Ermeni olayları, dönemin ABD Başkanı Woodrow Wilson’un İslam ve Türk düşmanlığı politikalarında kullandığı önemli kartlardan biriydi. Savaş sonrası toplanan Paris Barış Konferansı ve Sevr Anlaşmasına giden süreçte Ermeni meselesi yoğunlukla kullanılmıştı. Örneğin, 1914 yılında Başkan Wilson’un Osmanlı Devletine Büyükelçi atanmasıyla ilgili görüşü sorulduğunda: “Türkiye mi kaldı da elçi atayacaksınız.” cevabını vermesi, ABD’nin yeni Türkiye’nin kurulması noktasında görüşünü ortaya koyuyor.
Ermeni diasporasının 4T planı
ABD, Osmanlı’nın son dönemlerinde ülke içinde milliyetçilik akımlarını desteklemiş, misyonerlik faaliyetleri adıyla Osmanlı’nın “millet-i sadıka”, yani sadık millet olarak gördüğü Ermenileri devlete karşı ayaklandırmada önemli rol oynamıştı. 24 Nisan 1915 tarihi baz alınarak ABD içindeki Ermeni lobisi, sözde soykırım iddiaları ile beraber Türkiye topraklarında “4T” planını uygulamaya kalkışmıştı. Bunlar toprak, tazminat, tanınma ve sözde soykırımı tanıtmaydı.
İstanbul’un doğusunda sona gelmeyen oyun
Genel olarak bakıldığında fanatik Rum ve Ermeniler lobileri ortak düşman hedef olarak Türkiye merkezli adeta birbirlerini destekleyerek politika izliyor. İngiliz arşiv belgeleri göre, Birinci Dünya Savaşı sürecinde Ermeni ve Rum çeteler batı tarafında İskenderun veya Türkiye’nin güneyinden bir noktadan çıkarma yapmak üzere Kıbrıs’ta askeri eğitim altındaydı. Ardından Osmanlı’nın Ortadoğu coğrafyasını parçalayan gizli “Sykes-Picot Anlaşmasının” mimarlarından ünlü İngiliz diplomat Mark Sykes, Ermeni lider Bagos Nubar’ın serkereti Malezyan ve Hınçak mensubu Damatyan ile 2 ağustos 1915’te Kahire’de görüşüyor ve Mısırlı Ermenilerin Türkiye’ye gizli plan tasarlıyorlardı. Bu plana göre, 5 bin Ermeni savaşçı Kıbrıs’ta toplanacak, oradan silahlandırılıp Suriye’nin kuzeyine çıkarılacak ve tıpkı Makedonya’da olduğu gibi Türklere karşı savaştırılacaktı.
Görülüyor ki, batının Rum ve Ermeni kartını Türkiye’ye karşı oynamaktan geçmişte olduğu gibi bugünde geri durmuyor. ABD Başkanı Joe Biden’in seçim kampanyasında hiç olmadığı kadar Rum ve Ermeni lobileri ile iç içe olmasının tezahürünü başkan olduktan kısa süre sonra Yunanistan’ı askerleriyle “işgal etmesi” ve Suriye’nin kuzeyinde PYD ile ASALA militanlarını kol kola sokması ile görüldü.
Kızılderili soykırımı dünyaya ilan edilmeli
Batının tarihi soykırım, katliam tarihidir denilse çokta abartı olmayacaktır. Amerika kıtasını keşfeden “elit beyazlar” Amerika kıtasının gerçek sahipleri Kızılderililere yardım etme bahanesi ile verdiği zehirli battaniyeler ile binlercesini zehirledi. Sonrasında milyonlarca Kızılderilileri kılıçtan geçirdiler. 1492’den 1896 yılına kadar yaklaşık 70 milyon Kızılderili’yi katlettiler. Fransa, 45 bin Cezayirliyi katletti, İsveç ise 62 bin yerli halk Laponu kısırlaştırdı. Son yarım yüzyılda Vietnam, Kamboçya, Afganistan ve genel olarak Ortadoğu ve Afrika’da milyonlarca insanın kanına giren aynı zihniyetti. Öyleyse ortaya tek bir sonuç çıkıyor. Kendi karanlık soykırım tarihini örtbas etmek isteyen batı, Türkiye’nin üzerine “sözde Ermeni soykırımı” çamurunu atmak suretiyle büyük bir suç işliyor.
Sözde soykırım iddialarını okul müfredatlarına sokuldu
ABD’de çoğu eyalette sözde Ermeni soykırımı hikayeleri okulların müfredatına sokuldu. Öğretim programlarının buna göre yenilenerek, öğretmenlere programa ilişkin kılavuz kitapların hazırlanarak bu bilgilerin ders kitaplarında sokuldu. Ayrıca Ermeni diasporası, sözde soykırım iddialarını propagandadan ziyade artık bilimsel çalışma yöntemleri ile sunma peşinde. Görevlendirdikleri akademisyenlere kitaplar, makaleler ve dergiler yazdırmakta ve üniversite kütüphanelerinde yer almalarını sağlıyorlar. Ayrıca üniversitelerde doktora tezleri ile de bu sözde iddialarının bilimsel makyajla bilim dünyasında daha kolay şekilde kabul edilmesini amaçlıyorlar.
Hülasa.
Öyleyse Türkiye olarak yapılması gereken misli ile mukabele şeklinde, akademik ve bilimsel yayınlara hız vererek, tüm tarihi belgeler ortaya konulmalıdır. Çünkü kalem kılıçtan keskindir. Tarih çarpıtılarak siyasete alet ediliyor ve Türk & Müslüman düşmanlığı servis ediliyor. Fakat şunu çok iyi biliyorlar ki, Bosna’da Müslümanlara uygulanan soykırım, Hitler’in öldükten sonra kazandığı bir zaferdi.
Yüce Türk tarihinin kabul ettiği bir gerçek vardır; “Yer ve gök yeminlidir, asla yalan tutmaz!” Bugün Rum ve Ermeni lobilerinin Türkiye’ye karşı başlattıkları taarruzun arkasında kendi karanlık tarihleri var. Gerçeklerin üzerine toprak atarak kurguladıkları batı merkezci tarih sistemi eninde sonunda başlarına yıkılacaktır. Çünkü 568 yıldır hedefleri yeniden İstanbul’u yönetmek.