Dünyaya hükmetmek isteyen güçler, yüzyıllar boyunca boğazları ele geçirmeye çalışmıştı.
Atatürk’ün dışişleri bakanı, Çanakkale doğumlu Tevfik Rüştü Aras; “Bir boğazda doğdum, bir boğazda öleceğim” diyor, bir taraftan da tarihi “Montrö Boğazlar Sözleşmesini imzalamak bana nasip oldu.” diyerek de hayatı boyunca o haklı gururu yaşadığını ifade ediyordu.
Türk boğazlarını ele geçiren, dünyayı yönetir
Dünyaya hükmetmek isteyen güçler, yüzyıllar boyunca boğazları ele geçirmeye çalışmıştı. Üç büyük kıtanın adeta benzersiz kapıları olan İstanbul ve Çanakkale boğazları, aynı zamanda “Anadolu kilidinin” anahtarı pozisyonundadır. Coğrafi keşiflerin sonrasında endüstri devrimi ile beliren “dünya hakimiyeti” politikasının ilk hedefi, boğazları ele geçirme üzerine şekillenmişti. Bu bağlamda çok eski zamanlardan itibaren Çanakkale boğazı, ticari, siyasi ve askeri bakımdan stratejik öneme sahip bir coğrafyadır. Birinci Dünya Savaşı ile birlikte İtilaf devletleri de Çanakkale boğazına sahip olmak ve İstanbul’u işgal etmek için birçok plan ortaya koymuşlardı.
Bir başka önemli amaç, Rusya’ya ihtiyacı olan yardımın ulaştırılabilmesiydi. Elbette bu öncelikle Çanakkale boğazının geçilebilmesi ile mümkün olacaktı. 18 Mart 1915 tarihinde öğlen vakti yaklaşmadan İtilaf devletine ait, 14 İngiliz, 4 Fransız olmak üzere 18 zırhlı, kruvazör, 20 denizaltı, 14 uçak gemisi, 200 uçakla yaklaşık 300 gemiden oluşan büyük deniz filosu ile İtilaf kuvvetleri Çanakkale boğazına hücuma kalkmıştı. Savunma hattında Türklerin elinde ise yalnızca 4 uçak ve 6 gemi bulunuyordu.
Savaşın gizli kahramanları Nusret Mayın Gemisi ve Seyit Onbaşı
Vakit öğleden sonrayı gösterdiğinde İngilizlerin en kudretli savaş gemileri Irresistable ve Queen tam isabet top atışıyla makine dairelerinde ağır yara almışlardı. Diğer savaş gemilerinin de ağır hasar görmeleri ile geride sadece Irresistable ve Queen zırhlıları bırakılarak koalisyon donanması Çanakkale’den çekilmek zorunda kalmıştı. Sonrasında Nusret Mayın gemisinin döşediği mayınlara çarpan kudretli Irresistable zırhlısı kısa süre sonra batmıştı. Savaşın gizli kahramanlarından olan Yüzbaşı Hakkı ve komutasındaki mürettebatı ile 7 ve 8 Mart gecesi sisli bir havada Erenköy koyuna 100 metre aralıklarla 26 mayın döşemeyi başarmıştı. Kıyıya paralel uzanan mayınlar ile Erenköy koyu adeta bütün gemilere kapanmıştı. Bu adeta yenilmez armadanın tarihe gömülmesini simgeliyordu. İngilizlerin bir diğer büyük zırhlısı Ocean’da Seyit Onbaşının yaklaşık 215 kilo ağırlığındaki mermiyi tek başına kaldırarak namluya sürmesiyle güverteden vurulmuş ve o da boğazın derin sularına gömülmüştü.
Çanakkale Zaferi, düşmanın bile önünde saygı ile eğildiği bir destandır
“Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısında adeta kale gibi dikilmişlerdir.” diyen dönemin İngiliz donanma bakanı Winston Churchill ve “Bu savaşta hasar gören 10 veya 12 geminin yerine yenilerini sevk etmiş̧ olsalar bile, aynı esaslarla girişilecek yeni bir hücumun sonucu 18 Mart’takinden pek farklı olmayacaktır” diyen Amerikan Büyükelçisi Mongenthau, bu sözleriyle Çanakkale destanı hakkındaki duygularını açıkça dışarı vurmuşlardı.
Türk boğazları tarih boyunca emperyalist ülkeler tarafından hakimiyet mücadelesi içinde olan dünyanın en önemli su yollarıdır. Burası, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlamakla kalmayıp, aynı zamanda Balkanlar ile Ortadoğu ve Asya’yı birleştiren önemli bir geçittir. Birinci Dünya Savaşında büyük güçler boğazlara tek başına hakim olmak için büyük mücadele vermiş, bilhassa Çarlık Rusyası “3. Roma” edasıyla Boğazları ele geçirmek ve ayaklarını Akdeniz’in sıcak sularında yıkamak için hazırlanmıştı.
Anadolu, kıtaların düğümlendiği coğrafyadır
Dünyada öylesine önemli kara parçaları vardır ki, üzerlerinde tarihi durdurmaktan ziyade, tarih adeta üzerinde yarışmak zorunda kalmıştır. Anadolu yarımadası da, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının düğümlendiği bir coğrafyadır. Üç kıtanın kapıları olarak değerlendirilmesi gereken Türk Boğazlarının “Çanakkale Destanı” ile kaderi değişmiş, hatta Çanakkale zaferi, Kurtuluş Savaşının başlamasında en büyük motivasyon kaynağı olmuştur.
Türkiye’nin deniz gücü olması neden istenmiyor?
Geçmişte olduğu gibi bugünde Türkiye’nin bölgesinde güçlenerek kendi çıkarlarına tehdit olmasını engellemek adına baskı ve engelleme politikası devam ediyor. Akdeniz, Adalar Denizi, Kafkasya ve Ortadoğu’da ki gelişmelerin tümünün ana hedefi Türk boğazlarıdır, İstanbul’dur. Bunun Yunanistan’ın “Megali İdea” ve “Enosis” politikaları üzerinden sahipliğini yürüten emperyal güçler, Türkiye’yi Mavi Vatan’dan silme gayretleri devam edecek. Çünkü boğazlara sahip Türkiye Akdeniz’de güçlenirse, geleceğin en güçlü deniz devletlerinden biri olmaya aday olacak.
Çanakkale ruhunun ebediyen yaşaması dileğiyle, başta Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitlerimizi saygıyla yâd ediyorum.