Bugün "ne kadar anlatırsak anlatalım, anlaşılmadık" serzenişlerinin ana sebebidir.

Bilgi vermek,

Düşündürmek,

İzah etmek,

İkna etmek…

Tümü anlatımın amacıdır.

Ve esasında tümü anlatımın dinleyiciye, okuyucuya geçmesi için bir hedeftir…

Bugün “ne kadar anlatırsak anlatalım, anlaşılmadık” serzenişlerinin ana sebebidir.

Anlaşılmamışızdır çünkü izah edememişizdir,

Çünkü düşündürmemişizdir,

Çünkü bilgi vermemişizdir…

Toplumların en büyük problemi özellikle bu çağda, “anlaşılamamak” değil mi?

İşte çok basit kavramlarla -maddelerle- işin nirengi noktasını belirtmiş uzmanlar.

Demişler ki,

“Anlaşılmak için yöntemlerin vardır, elbette her şey özünde kalpten kalbe bir yoldur ama bu yolun taşlarını döşeyebilmen için bazı teknikler vardır”

Nereye geleceğim,

Şuraya…

Cengiz Aytmatov’a.

Nasıl mı, şöyle:

Kültürün oluşumundaki en önemli unsurlardan,

Ozanlardan, edebiyatçılardan günümüzde sıklıkla gelen eleştiri var ya hani,

“Toplum bizi anlamıyor” serzenişi…

İşte Aytmatov’u anlayabilen toplumlar sizi neden anlamıyor, onun yanıtını vereyim…

Diyalogsuz-sunuz,

Tasvirsiz-siniz

İç monologsuz-sunuz

İç diyalogsuz-sunuz

Göstermesiz-siniz,

Yani sözün özü “anlaşılmazlık” gerekçelerinin hepsi var şimdilerde…

“Türk edebiyatında, Türk müziğinde…

Bizi biz yapan, kültürümüzü yoğuran alanlarda neden yeni isimler yetişmiyor?” sorusunun yanıtında da işte bunlar var…

O yüzden yeni Cengiz Aytmatov’lar, Nazım Hikmet’ler, Yaşar Kemal’ler yetişmiyor.

O yüzden Bahtiyar Vahapzade’ler, Aşık Veysel’ler, Neşet Ertaş’lar çıkmıyor…

***

Aytmatov’dan neden vazgeçilmez?

Çünkü;

Türk dünyasının ortak değeri, Cengiz Aytmatov...

176 dile çevrilen, 128 ülkede yayımlanan eserler bütünü, Aytmatov…

Geleneğin, masalların, destanların, türkülerin en önemli değerlerinden biri, Aytmatov…

İnsanın kaderini yoğuran yerdir Aytmatov…

Toprak Ana’dır, Beyaz Gemi’dir, Selvi Boylum Al Yazmalım’dır Aytmatov…

Bir hüznün, bir dirilişin, bir var oluşun adı Aytmatov…

“Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir” diyendir, Aytmatov…

Babasından ayrılışını kalplerimizi titreten sesiyle verendir, Aytmatov.

"Henüz altı aylık olan küçük Rosa ile birlikte dört kardeştik. Babam Kazan garına götürmüştü bizi. Tren oradaydı. Kapıları açıktı. Vagonun biri bize rezerve edilmiş bölümlerden oluşuyordu. Altlı üstlü ranzalar vardı. Babam bunlardan ikisine bizi yerleştirdi. Ve vedalaştı. Annemin nasıl ağladığını ve babamın kendisine nasıl güçlükle hakim olabildiğini görüyordum. (…) Bu arada tren hareket etti ve yürümeye başladı. Babam uzun müddet, gücünün yettiği kadar pencerenin yanı sıra koştu, bize el salladı, salladı… Ben ranzanın üst tarafındaydım, her şeyi anlamıştım, en azından hissetmiştim birbirimizi bir daha asla göremeyecektik."

Günün Sözü

"Bilgelik, ruha yerleşti mi bir kez, kendini evvela dışa vurur insan yüzünde duraksamaksızın. İçsel huzur, dışsal huzur olarak yansır vücudun diğer organlarına."

Hermann Hesse