Çanakkale zaferinin mimarları, şehitlerimizin destansı mücadelesi saymakla, anlatmakla bitmez.
Çanakkale zaferinin mimarları, şehitlerimizin destansı mücadelesi saymakla, anlatmakla bitmez. Ancak öyle bir isim var ki zaferin kazanılmasında adından en çok bahsedilen komutanlardan biri… Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa.
Hem deniz hem de kara savaşlarında görev yapan sayılı komutandan birisi.
18 Mart Zaferi’nin kazanılmasında da en büyük pay Cevat Paşa’ya verilir.
Kaynaklarda,
Cevat Paşa’nın müttefik donanmasının Boğaz’dan çıkışını bir bataryadan izlediği ve gemilerin ardından gururla “Gittiler… Geçemediler… Geçemeyecekler…” diye haykırdığı belirtilir.
Savaş döneminde Merkez Kumandanlığı Hüviyet Memurluğu yapan Salim Bey’in anılarında aktardığı bir diyalog ise Cevat Paşa’nın cephedeki kararlı duruşunu nasıl ortaya koyduğunu anlatıyor… O diyaloğu paylaşmak istiyorum:
***
“Hamidiye’nin talimhane meydanında toplanmış tenkitleri dinliyoruz. Ben tercümanlık yaptığım için Almanların arasındayım. Alman müfettiş ortada boyuna anlatıyor. Topları, batarya kumandalarını yerip duruyor. Cevat Paşa bakıyorum. Neşesiz hatta biraz sinirli elindeki baston şeklindeki baleni ile hafif hafif çizmelerini vuruyor… Subaylarımıza bakıyorum hepsinde surat asık ben bile bu işten pek anlamamama rağmen tenkidin toleranssız olduğunu görüyorum.
Bir aralık Alman albayı Mevkiyi Müstahkemi de tenkide kalkışınca ben boş bulundum ve
- Hah dedim. İşte şimdi çizmeden yukarı çıktın.
Yanımdaki Alman sordu.
- Ne dedin her Salim.
Bende dalgınlıkla tercüme ederek
- Müfettiş şimdi çizmeden yukarı çıktı dedim.
Alman merakla sordu:
- Ne demek bu çizmeden yukarı?
- Ben askerlikten anlamam ama bir albay bir generali tenkit edemese gerek dedim.
Alman cevap veremedi. Sustu. Cevat Paşa’ya bakıyorum çok sertleşmiş yüzünün hatları…
Bıyıkları daha dikleşmiş ve aşağı yukarı oynuyor.
Müfettiş işin farkında değil.
- Kumandanın bu topların bir işe yaramadığını bildirmesi lazımdı.
Derken Cevat paşa hiddetten boğulur bir sesle müfettişi Almanca bağırdı
- Yeter… Kesiniz…
Sonra bir makine suretiyle ve gayet fasih bir Almanca ile
- Tenkitleriniz bizce senelerden beri bilinen şeylerdir ve sizin istediğiniz gibi olmasına da imkân yoktur. Biz silah ve malzemeden ziyade imanla harp ederiz. Bu bir… İkincisi siz bir Erkân-ı Harp değilsiniz. Rütbeniz Mevkiyi Müstahkemi tenkide müsait değildir.
Bana gelince: Ben önce bizim askerî mektebi pekiyi dereceyle bitirdikten sonra sizin Harp Akademinize de devam ederek Berlin’deki bu en yüksek askerî mektebinizden ikincilikle mezun oldum.
Bu hale göre Türk olduğu kadar bir Alman Erkân-ı harbinin ve sizden rütbece yüksek bir generalin karşısında olduğunuzu unutuyorsunuz…”
Deyince Paşa’yı büyük bir dikkatle dinleyen Alman albayı son cümle üzerine olduğu yerde esas vaziyet alarak ve selam vererek
- Özür dilerim bilmiyordum. Rica ederim özür dilerim Generalim… Diyor,
Cevat paşa aynı sert tonla:
- Durunuz daha bitmedi. Siz fenni harbi modern silahlarla tatbik eder bize göre bazı muvaffakiyetler elde edersiniz. Çünkü silahlarınız yeni ve cephaneniz boldur. Biz Türk zabitleri ise devletten yeni modern silah beklemez istemez elindeki ile dövüşüyor ve en az sizler kadar muvaffak oluruz. Yine de muvaffak olacağız. Hem de bu silahlarla şimdi sorarım size burada vazifeli olsanız, bu silahları kullanabilir bunlarla harp etmek cesaretini kendinizde görebilir misiniz?
Müfettiş gayri ihtiyari:
“Hayır” Yanıtını verir.
Cevat Paşa hafifçe güler ve yürümeye devam eder…
(Yetkin, 1966, s. 101- 102) kaynağımızı da belirtmekte fayda var. Keza Cevat Paşa’yı okumak isterseniz büyük bir katkı sunacaktır.
En acı yüzü de bu…
Hatırlıyorsunuzdur,
Kovid-19 salgının hız kazandığı, aşının henüz bulunmadığı, ilk dönemler…
Avrupa’da -özellikle İtalya’da- ölümlerin gün geçtikçe artıyor, tedirginlik ise had safhaya çıkıyordu.
Çin'de ortaya çıkan virüs kaynaklı korku ve panik, İtalya'da Çinlilere karşı ırkçı eylemlere dönüştü
"Çinli düşmanlığı" yayılıyordu.
Sözlü saldırılar yoğunlaştı,
Ardından fiziki saldırılar başladı…
Venedik'te Çinli çift, genç bir İtalyan grubun hakaretlerine ve tükürüklü saldırısına maruz kalmıştı.
Yine İtalya’da Çinli bir üniversite öğrencisi trende ırkçı hakaretlerle karşılaşınca polise sığınmıştı.
Çin restoranları Avrupa’nın pek çok ülkesinde büyük oranda müşteri kaybetti.
Eğlence mekanlarının kapılarına "Çinliler giremez" yazıları asılıyordu…
Şimdi ise aynı tuhaf saldırılar Avrupa’da Ruslara ve Belarus vatandaşlarına karşı yapılıyor.
Sanki savaşı başlatan vatandaşlarmış gibi, hınç alınmak isteniyor. Almanya’da bir marketin Rus sahibinin savaş kararıyla ne ilgisi var…
Çin’de başlayan Kovid virüsü Avrupa’da yaşayan bir Çinli tarafından mı çıkarılmıştı.
Savaş psikolojisi –ki Kovid de bir savaştı- insanı ne hallere sürüklüyor görüyoruz.
Almanya’da Ruslar sokakta, okulda saldırıya uğruyor.
Alman Federal Kriminal Dairesi’nin açıkladığı rakamlar hayret verici.
Son 3 haftada ülkede Ruslara yönelik suç teşkil eden 500 olay kaydedilmiş,
İspanya’da ise Rus aileler çocuklarını okula göndermeme kararı almış.
İnanılır gibi değil.
Bu ayıp insanlığa yeter…