Mübadeleler, sürgünler en acı hayat hikayelerine sahip olaylardır.
Elbette ki yerinden edilen bedenimiz değil,
Dilimiz, dinimiz, türkülerimiz… Kültürümüz oluyor…
Hep okumuşuzdur.
Mübadeleler, sürgünler en acı hayat hikayelerine sahip olaylardır.
Örneğin,
1492’de Yahudilerin İspanya’dan sürülüp Osmanlı topraklarına gelmesi, Ahıska sürgünü, Çerkes sürgünü, Kırım Kafkasya sürgünleri, Karaçay Balkar sürgünü, Çeçen ve İnguşların hikayeleri…
***
Mübadele, halkların karşılıklı olarak değişimi esasına dayalı mecburi bir göç.
Nüfus mübadelesi de ırka ve dine dayalı yer değiştiriyor.
Sözgelimi,
Rumca bilmeyen Karamanlı Ortodoks Türk nüfusun, Yunanistan’a gönderilişi...
Karamanlı Türkler, Oğuzlardı.
Ortodokslardı ancak Türklerdi.
Evlerinden Anadolu’dan kopup gittiler.
Diğer yanda ise, Selanik’ten, Yanya’dan, Batı Trakya’dan, adalardan ve özellikle de Girit’ten gelen Müslümanlar oldu.
Büyük bir değişim ve kültür karmaşasının içine düşen insanlar kendi kültürlerinde bildikleri ne varsa taşıdılar.
Elbette ki her acı hikayenin de bir ağıdı, bir türküsü vardı.
Mübadele ya da sürgünle müziklerini gittikleri diyarlara götürdüler.
Ve yeni ağıtlar yaktılar;
“Evlerimiz birer birer yazıldı
Bu sene dirliğimiz bozuldu
Mezerimiz gurbet elde gazıldı
Gazın mezarımız bari burda olsun
Ne unlar öğüttük ne bulgur aşlık
Garali günlere haydin gidelim
Ferman böyük yerden hatın edelim
Yalvarın gonşularda kilise cami olmasın
Her millet içinde namaz gılmasın”
******
Başka bir örnek de Osmanlı’nın son döneminde Balkanlar’dan Anadolu’ya göçen Muhacirler…
Müzik bellekleri ile Anadolu’ya gelen muhacirler,
“Muhacir Destanı veya Gideriz Kırım’dan türküleriyle o belleğin en önemli örneklerini verdiler…
“Bir hikâye edeyim Kırım hâlini
Kalmadı içinde kızı, gelini
Herkes arzu eder İslâm memleketini
İnayet Mevlâ’dan, gideriz Kırım’dan
Kaygımız çeksin bizi Yaradan
Yol verseler biz gideriz buradan
Çok kimseler hep ağlaşır sonradan
Yaman müşkül oldu hâli Kırım’ın
Kimi yolda giderken (yola gidenden) haber alamaz
Kimi gitmeye para bulamaz
Kimisi ekmeğe akça bulamaz
İnayet Mevlâ’dan, gideriz Kırım’dan
Yaman güne uğradık, kime ağlarız
Şimden sonra biz karalar bağlarız
Yol verseler biz İslâm’ı ararız
Yaman müşkül oldu hâli
Kırım’ın Analar, babalar kuzu gibi ağlaşır
Kıyametten evvel kâfir bizle haşir neşir
Cümle âlem Hak’tan yardım dileşir
İnayet Mevlâ’dan, gideriz Kırım’dan
Çocuklar dahi gider talim yapmaya
Ondan vakit bulur mu namaz kılmaya
Dinimizi ister dinine katmaya
Yaman müşkül oldu hali Kırım’ın…”
*****
1950’lerdeki Kore savaşına Anadolu çocuklarının kanının karışması ise halkta büyük bir etki bırakmıştı.
Kore Savaşı ile birlikte unutulan türküler bir anlamda tazelendi.
TRT Ankara radyosu sanatçıları, Ekrem Güyer- Müzehher Güyer’in söyledikleri, arşivimizdeki en büyük değerlerden…
“Anacığım Ben giderim Kore'ye
Tanrı beni bir aslana döndürür
Kıvılcımı sıçramasın buraya
Türk ateşi Tam yerinde söndürür
Sütüm sana helal olsun Aslanım
Senin de benim gibi Türktür adın
Yardıma koşmaktan Hiç geri kalmadın
Cesur olan hep oğlunu gönderir
Anam söyle selam olsun vatana
Çok sürmeden yine gelirim sana
*
Türk'ün gücü her düşmanı sindirir
Oğlum gel seni bir sarayım
Gözlerimle doyasıya göreyim
Buradan köye sevinerek varayım
Zaferlerin yüreğimi kandırır
*
Zayıflara yardım etmek şanımız
Her seferde Allah'a imanımız