Kendi tasarladığı kanatlı uçuş aletiyle ilk uçuş denemesi için hazırlanıyor, Atıf Bey…

Tarih 26 Haziran 1861

Yer İstanbul Bebek…

Kendi tasarladığı kanatlı uçuş aletiyle ilk uçuş denemesi için hazırlanıyor, Atıf Bey…

İngiliz Protestan Okulu’nun bahçe duvarından yapacak denemeyi.

Son hazırlıklarını yapıyor,

Ardından boşluğa bırakıyor kendisini.

Meraklı bakışların önünde 10 metre süzülüyor sonra da yere düşüyor.

***

Bebekli Atıf Bey’in uçuş macerası kendine özgü bir tayyare tipi icat etmeyi düşünmesiyle başlıyor… Etrafındakilere bu fikrini söylediğinde tuhaflıkla karşılanıyor.

Teknik araçlara merakı onu uçma hayalinden geri bırakmıyor. Bilgisine güveniyor.

Bebek halkına yaptığı icadı duyuran Atıf Bey, hemen harekete geçiyor. Sultan Abdülaziz’in tahta çıkışından bir gün sonra, 26 Haziran’da, ilk uçuş denemesini yapmaya karar veriyor.

Tayyare tipinin bazı aksamlarını mukavva kağıdı inceliğinde gürgen ağacından, bazı parçalarını ise ince sacdan yapıyor.

Kanat, kuyruk ve pervaneyi bu şekilde tasarlıyor.

Pervanenin dönüşünü ayak hareketiyle, dengeyi de kuyruk ve kanattaki dümenlerin hareketi ile sağlamayı planlıyor.

O dönem Bebek’te yaşayan Recai–zade Ekrem bey, hatıralarında kaydediyor bu uçuş denemesini…

“…O tarihte Bebek’te bulunan Protestan bahçesindeki setin üzerine çıktı. Kollarını kanatlara, ayaklarını kuyruğa geçirerek pervaneleri döndürmeye başlıyor ve kendisini setten aşağıya salıveriyor… Yükselemedi, fakat ufki olarak 10 m. süzüldükten sonra düştü; biçare kollarından, bacaklarından ve vücudunun bir çok yerinden yaralandı. İngiliz okulundan 4-5 öğretmen kaza yerine koşarak zavallının ilk tedavisini yaptılar. Hemşerileri ise "budala mirasyedi, babasından kalan beş on kuruşu böyle olmayacak şeylere sarf ile yedi gitti" diye safahat ve delilik izafe ettiler…”

Halk, bu kazadan sonra Atıf Bey’i ötekileştiriyor ve çevresinin desteğinden mahrum kalan Atıf Bey, bir daha deneme yapamıyor

Delilik ve safahat eleştirilerinin altında ilk uçuş denemesini gerçekleştirerek tarihe geçiyor Atıf Bey…

Onu itham edenlerse anılmıyor bile…

Demem o ki

Bugünlerde pek azımızın tanıdığı Bebekli Atıf Bey gibi isimler cesaret ve aklın timsali olarak öğrencilerimize, çocuklarımıza geleceğimize sürekli anlatılmalı. Cesaretleri ve bilgileri örnek gösterilmeli…

Medeniyetler cesurlarla kuruluyor, onlarla büyüyor, tarihe onlarla yön veriyor.

Ömrünü arkeolojiye adayan bir bilim insanı…

Bakın bir güzel hikaye daha.

Arkeoloji ile geçen bir ömrün hikayesi.

Türkiye’nin ilk kadın arkeoloğu Prof. Dr. Jale İnan…

Gün ışığına kavuşturduğu antik kentler ve birbirinden değerli tarihi eserler Türkiye’nin hafızası.

Jale Hoca, Side ve Perge’de uzun yıllar süren kazılarda önemli eserleri insanlığa kazandırdı.

Onlardan en bilineni ise Yorgun Herakles heykeli

İnan,

1980’de Perge’de gerçekleştirdiği gezi sırasında belden yukarısı olmayan bir Herakles heykeli buldu.

Üst kısmı olmayan heykel, uzun yıllar Antalya Müzesi’nde sergilendi.

Jale Hoca, heykelin üst kısmını bulmak için ise hummalı bir araştırma yürütecekti…

Çok geçmeden heykelin üst kısmının ABD’deki Boston Güzel Sanatlar Müzesi’nde olduğu ortaya çıktı.

Prof. Dr. İnan, her iki heykel parçasının birbirine ait olduğunu 1990 yılında kanıtladı.

2011’de Türkiye’ye getirilen üst kısımla birlikte Yorgun Herakles, Antalya Müzesi’nde sergilenmeye başladı.

Jale Hoca’nın bunun gibi pek çok çalışması ve keşfi var…

Bilgisiyle, cesaretiyle unutulmayacak bir isim daha bu topraklarda yatıyor…

İyi ki varsın Jale Hocam…

Güne düşen iki söz…

"Yalnızca çok ileri gitmeyi göze alanlar ne kadar ileri gidebileceklerini görebilirler…"

T.S. Eliot

"Cesaret etmek bir anlık kontrolü kaybetmektir. Cesaret etmemek ise kendini kaybetmektir"

Soren Kierkegaard