Ali Emiri, bibliyofil olarak tanımlanan kitap kurtlarından biri.

Ali Emiri, bibliyofil olarak tanımlanan kitap kurtlarından biri. Ömrü kitapların izinde geçmiş. Ömründen uzun izler bırakmış değerli bir insan...

Osmanlı’nın son demleridir yaşadığı dönem. Uzun memuriyet hayatı boyunca farklı coğrafyalarda görevlerde bulunmuş.

Sayalım..

Diyarbakır, Selanik, Adana, Leskovik, Kırşehir, Trablusşam, Elazığ, Erzurum, Yanya, İşkodra, Halep ve Yemen... Vefat ettiğinde görev yaptığı yerlerin bir çoğu vatan hudutlarının dışında kalmıştı. Ali Emiri’nin kaleme aldığı eserler de vardır. Lakin kader onu öyle bir kitapla karşılaştırmış ki, o kitapla birlikte anılır. Kaşgarlı Mahmut’un yazdığı Divan-ı Lügati’t-Türk... Ali Emiri sahafta karşılaştığı bu eseri hemen almış ve kitap koleksiyonuna eklemiş. Nadide eserlerle dolu bir koleksiyon. Biriktirdiği kitaplar ne oldu? Bugün de yaşayan Millet Kütüphanesi’nin hazineleri oldu. Kendi ismini taşımaz kütüphane. Zira onların gerçek sahibinin millet olduğunu düşünür.

Büyük adamdır vesselam.

“Tamam da Ali Emiri’nin Hay-on-Wye’da ne işi var” derseniz veya dosdoğru soracak olursanız “Neresi bu Hay-on-Wye” diye...

Hemen açıklıyorum.

Hay-on-Wye Galler’de bir kasaba, İngiltere’nin hemen bitişiğinde. Kitap köyü olarak bilinen bir yer. Ali Emiri de ömrü boyunca uğramadı bu köye. Lakin köyün hikayesi tam da Ali Emiri’nin adını nasıl yaşatmamız gerektiğini açıklıyor. Richard Booth adındaki bir adam bu küçük köye bir kitapçı açmaya karar verir. İkinci el kitaplar satan bir dükkan. Yetmişlerdeki bu girişim, inatla sürer. Yanına başka kitapçılar da açılır ve Hay-on-Wye kitapların köyü olarak nam salar.

Richard, Ali Emiri ile karşılaşsa eminim dizinin dibinden ayrılmazdı. Hay-on-Wye sokaklarında yürümeye devam edelim. Yılda yüzbinlerce turistin yaptığı gibi.... İşi büyütür bu küçük köy: Hay Festival isminde dünyaca ünlü edebiyatçı, fikir adamı ve sanatçının bir araya geldiği, çayır çimene yayılan bir şenliği başlatır. Türkiye’den de Orhan Pamuk ve Elif Şafak şu ana kadar davetli olarak katılan isimler bildiğim kadarıyla... Ama birçok yayıncının ve yazarın bahsi açıldığında gözlerinin içinin parladığı bir etkinlik bu. Öyle ahım şahım mekanlarda değil, çadırlarda ve köyün farklı mekanlarında gerçekleştiriliyor.

Merak eden, imkan bulan yolunu düşürsün. Faydası çok.

Çılgın girişimci Richard Booth’un ektiği tohum bugün meyveye durdu. Her sene Mayıs ayının sonu ve haziranın başında ilgilileri akın akın Hay-on-Wye’a geliyor. Yıllar süren bir hayalimin peşinden giderek bugün ben de onlardan biri oldum. Hay-on-Wye yolunda Ali Emiri’yi düşündüm. Yaşıyor olsaydı belki de o da bu festivalde -ı Lügati’t-Türk’le ilk karşılaştığı anı ziyaretçilere anlatırdı.

İsmini farklı yerlerde yaşatmaya itirazım yok ama ömrünü vakfettiği kitaplar için özel etkinliklerle ruhu şad edilse, çalışmaları onurlandırılsa fena mı olur? Hazineler ancak değerini bilenler olduğu zaman gerçek kıymetine ulaşır. Köy desek köyümüz var, kitap desek adeta bir hazinenin üstünde oturuyoruz. İş, tüm bu malzemeleri hünerle bir araya getirmekte düğümleniyor. Haydi bu düğümü çözelim.