ABD'nin "daha Batılı olmayacak" cümlesinden kastettiği malumunuz Amerikan politikalarına Türkiye'nin kayıtsız şartsız uymaması.
Geçen gün The Wall Street Journal’da ilginç bir makale yayınlandı. Walter Russel Mead imzalı makalede, “Türkiye daha modern olmaya ve umalım ki daha demokratik olmaya devam edecek. Ancak daha 'Batılı' olmayacak. Ankara'nın dış politikası daha bağımsız ve az öngörülebilir olmaya devam edecek.” gibi dikkat çeken ifadelerin kullanılması Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden’ın 14 Haziran’da gerçekleşecek görüşmesi öncesi tesadüf mü?
ABD’nin “daha Batılı olmayacak” cümlesinden kastettiği malumunuz Amerikan politikalarına Türkiye’nin kayıtsız şartsız uymaması. Zira Türkiye’nin “daha bağımsız” politika yürüttüğü de yazı içinde ifade ediliyor. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’ın, iki liderin görüşmesinden önce yaptığı “Türkiye’nin bir NATO müttefiki gibi davranmadığı” açıklaması da aynı anlama çıkıyor.
Görüşmede masaya gelecek iki ana başlık az çok belli. Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı hava savunma sistemi S-400’ler ile Suriye’de faaliyet gösteren PKK’nın uzantısı YPG konusu. ABD, Türkiye’nin S-400’leri aktive etmemesini şart koşuyor. Türkiye’nin sınır güvenliği açısından haklı olarak endişe duyduğu YPG’yi ise ABD’nin “askeri müttefik” olarak görmesi ise sır değil. Daha geçen gün ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı tarafından SDG ismini kullanan YPG terör örgütüne Suriye’de sıhhiyeci eğitimi verildi.
Türkiye kolay bir şekilde gözden çıkarılabilecek bir ülke değil. Biden’ın, Erdoğan’ı seçildikten 3 ay sonra 24 Nisan Ermeni olaylarıyla ilgili gergin bir konuda araması bunun ters psikolojik olarak kanıtı. Çünkü ABD yönetimi gerginliği zirveye çekerek kendi dayatmalarının kabulünü istiyor. Türkiye’nin sadece ABD ile değil, Rusya ve Çin gibi ülkelerle yürüttüğü ilişkiler manevra alanı açısından önemli. ABD tarafına göre, gerek Blinken’ın üzerinde durduğu “müttefiklik” kavramı olsun, gerekse de “Batılılık” kavramı salt Amerikan politikalarına uyum sağlamakla ilişkili.
Görüşmeden çıkacak olumlu sonuç, Türkiye’nin Rusya olan ilişkilerinde de daha fazla esneklik alanı sağlayacaktır. Bugüne kadar Rusya’yla olan pozitif ilişkileri de hesaba katarsak, Türkiye’nin Rusya’yla olan ilişkisini artırmamak için ABD’nin takınacağı tutumun tüm beklentilerin aksine “dayatmadan” öte “dengeli” olabileceğini de ifade etmek mümkün.
Washington merkezli düşünce kuruluşu National Interest dergisinin internet sitesinde yayımlanan makalede bu paralelde. “ABD, Türkiye ile ilişkilerini dikkatli bir şekilde sürdürmeli” denilen yazıda Biden’ın dikkat çekeceği hususlar madde madde sıralanmış.
YPG terörü konusunda Türkiye’nin endişelerine karşılık Biden’ın açık bir cevap borçlu olduğu ifade edilirken, S-400 konusuna alternatif olarak ABD’nin Patriot füzelerini sunması ve Türkiye’yi F-35 programına dahil etmesi tavsiye ediliyor.
Bölgesel sorunlar da muhtemelen masaya gelecektir. Bunlardan biri de Afganistan’da ABD ve NATO askerlerinin çekileceği Kabil Havalimanı’yla ilgili Türkiye’nin koruma ve işletme teklifi. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da siyasi, mali ve lojistik destekle Türkiye’nin Afganistan da kalabileceğini ifade etti.
Her anlamda ABD ve Türkiye’nin birlikte çalışması dayatmalara değil, sahici bir müttefiklik ruhuna bağlı. Erdoğan’ın ABD ile ilişkilerde “yeni dönem” beklentisi de bunu içeriyor.