YAVAŞÇA ACELE ET

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Gündem hızla değişiyor ve herkesi karşı konulmaz bir mıknatıs gibi kendisine çekiyor.

Gündem hızla değişiyor ve herkesi karşı konulmaz bir mıknatıs gibi kendisine çekiyor. Türkiye, hep acele edip hiç yetişemeyenlerin ülkesidir. İleri ülkelerle aramızdaki mesafeyi kapatmak için her geçen gün koştururuz ama bir türlü yetişemeyiz. Ülkeyi kurtarmaya hevesli halaskar zabitleri bir süre sonra ülkeye küser. Alev Alatlı, “Beyaz Türkler Küstü” derken bunun bir örneğini göz önüne koyuyordu. Cumhuriyetin temel iddiası gerici kadroları temizleyip ülkeyi aydınlık yarınlara ulaştırmaktı. Yapılan faaliyetlere bakınca hız konusunda istediğini elde eden ama yine de amacına ulaşamayan bir proje olarak duruyor. Her şeyimizi değiştirmeye razıydık. Giyim kuşamdan alfabeye, ağırlık ölçülerinden takvime... Her şey daha iyi bir gelecek içindi. Bazıları lüzumlu bazıları lüzumsuz bazıları iyi bazıları kötüydü... 

Hayat doğrusal olarak hareket etmiyor. İnsan makine değil, kendine özgü hızı var. Toplumun da kendine özgü bir hızı var. İstanbul’un semtleri arasındaki kültür farklılıklarından dem vurulur. Peyami Safa’nın Fatih Harbiye’sini bu bapta ele alabiliriz. Farklı dönemleri yaşayan semtler vardır. Kimi daha hızlı ilerler kimi aheste hareket eder. Misal: Üsküdar ve Beyoğlu aynı ritme sahip değildir, olmamalıdır da. İkisi de bu ülkenin gerçekleridir. Üsküdar’dan Cihangir’i görürsünüz, Cihangir’den de Üsküdar’ı. Biri diğerinin alternatifi değildir. Aksine, bir diğeriyle birlikte kendi kimliğini bulmaktadır. Pera, kelime anlamıyla karşı yaka demektir. Daha önce bahsettiysem tekrar etmiş olayım ama mühimdir bu tarz ayrıntılar. 

Bunları neden yazıyorum. İçinde bulunduğumuz günlerde Türkiye bir kavşakta ve yönüne karar verecek. Muhtemelen hangi yöne giderse gitsin yolunda türlü zorluklar olacak. Acelenin bize hayır getirmediğini biliyorum. Ancak en kötü kararın karasızlıktan iyi olduğunu da biliyorum. Bu durumda her ikisini bir araya getiren bir önerim var: Yavaşça acele et. Latincesi Festina lente olan bu deyim. Acele yapmamız gereken işlerde sükunetimizi korumamızı öğütlediği gibi, sükunet halindeyken de işleri fazlaca geciktirmememizi anlatıyor. Kararında olsun demek. 

Acele ederken hep bir şeyleri kaçırıyoruz. Bazı birikimleri çöpe atıyoruz. Oysa ülke olarak fert olarak çöpe atacağımız tek bir tecrübe yok, olmamalı. Yaşadığımız iyi veya kötü her ne varsa çöpe atmayıp gerekli dersleri almamız gerekiyor. Yoksa değişim sadece isimde kalıyor. 

Yavaşça acele ederken, hepimizin farklı hızlara sahip olduğunu idrak etmemiz gerekiyor. Acele ederken usule de riayetin önemini hatırdan çıkarmamız gerekiyor. Diyeceksiniz ki yahu tüm memleket seni okudu da böyle mi hareket edecek. Hayır efendim, tek bir kişi bile okusa, tek bir kişi bile yavaşça acele etse büyük bir değişimdir. Kötülüğün olduğu gibi iyiliğin de sirayet etme huyu vardır. Belki geç olur ama muhakkak olur. Etrafımıza bu gözle bakalım, gündemin hızına kanmayalım. Yavaşlayalım ve ne olup bittiğine sakince bakalım. Daha yavaş hareket ettiğimizde etraftaki uğultular bize anlamlı cümleler olarak erişecek ve belki de Cihangir’den söylenen bir söz Üsküdar’da işitilebilecek. Ne dersiniz?