​YATIRIMLARIN FİNANSMANI

Yusuf DİNÇ 15 Ağu 2017

Yusuf DİNÇ
Tüm Yazıları
Yatırım, gelişmekte olan ekonomilerin kamu gelirlerini artırmada, istihdam ve büyümenin sağlanmasında böylelikle talebin canlı tutulmasında temel araçtır.

Yatırım, gelişmekte olan ekonomilerin kamu gelirlerini artırmada, istihdam ve büyümenin sağlanmasında böylelikle talebin canlı tutulmasında temel araçtır. Yatırımlar önündeki temel engel ise finansmandır. Bu nedenle yatırımları finanse etmek, gelişmekte olan ekonomilerin öncelikli meselesidir. Finansman sağlamak üzere emperyal ülkelerde ortaya çıkan küreselleşme olgusu gelişmekte olan ekonomilerce kullanılmıştır. Bu sayede gelişmiş ekonomilerdeki sorun dönemleri kaynak sağlamada gelişmekte olan ekonomiler için fırsata dönüşmektedir.

Küresel kriz sonrası dönem de böyle bir fırsat dönemidir. Elbette her ekonomi için değil. Birkaç özel ülke için. Bunlardan en önemlisi de Türkiye’dir. Türkiye küresel kriz sonrasında dünya ortalamaları üzerinde büyümeye devam etmiştir.

Yatırım kaynağı sağlanmak için küresel fonları cezbetmek üzere faiz kullanılmıştır. Sonrasında ise giren fonların çıkmaması ve yeni fonlar girmesi için yüksek bir kur seviyesi oluşmuştur.

1-(5)2

Kaynak: TUİK

Bu sayede 2008 öncesi performanslarda büyüme oranları sağlanmıştır. Dünyanın önemli bölümü küçülürken Türkiye’nin bu performansı dikkat çekicidir. Hatta Çin ve Hindistan gibi birkaç istisnai ülkeden sonra en iyi performans Türkiye’nindir. Kırılgan beşli adı altında bir kategori oluşturulup zorla buraya dahil edilmeye çalışılsa da Türkiye’nin verilerinin kırılgan beşli içindeki diğer ülkelerden pozitif anlamda belirgin şekilde ayrıştığı görülmektedir.

Kısaca Türkiye ekonomisi iyi yönetilmiştir ve yönetilmektedir. Ancak geldiğimiz noktada yüksek faiz oranlarının ve yüksek kurun enflasyon üzerinden negatif dışsalları ekonominin genelini etkisi altına alabilir. Özellikle enerji girdilerinin fiyatlarında yükseliş olması haline henüz hazırlıklı değiliz.

Petrol fiyatlarının artması beklentisi ise orta vadede karşılaşacağımız bir gerçektir. Bu nedenle yüksek faiz ve kurun enflasyonist etkisini gidermek üzere politikalar geliştirmenin tam zamanıdır. Zira yüksek kurla yüksek enerji maliyetlerinin birleşmesi tercih etmeyeceğimiz bir durumdur. Bu ikilinin ortaya çıkaracağı etkiyi gelmeden hafifletmek üzere ortam sağlamalıyız.

Bu çerçevede ele alındığında rüzgar enerjisi ihalesindeki gelişmeler düşünüldüğünden çok daha olumlu sonuçlar barındırır. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için vaktimiz kısadır. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın esnek bir bürokratik yapıyla ekonomi içindeki sorumluluğunu yerine getirmek üzere yeni bir döneme girdiği görülmektedir. Ancak enerji yatırımları politikanın bir bölümüdür. Diğer taraftan faiz oranlarını aşağı çekecek politikalara ihtiyaç vardır.

Fakat bu bakımdan gelişmeler geçici ve kısırdır. Mesela Türkiye’de işletmeler birkaç bankaya mahkum edilmiştir. Tüm türler sayıldığında sadece 50 civarı banka bulunur. Türkiye ölçeğindeki ekonomilerde ise bu rakam binli sayıları aşmaktadır. Oligopol nasıl ve nerede işimize yarayabilir?

Faizi yönetmek üzere bu örnek en detaylar arasında sayılabilir. Bu alanda onlarca politika geliştirmek mümkündür.

Ekonomimiz bütüncül yaklaşımlarla uzun vadede istenen neticeleri alabileceğimiz bir noktaya gelmiştir. İyileştirici hamleleri tam yerinde ve zamanında hiç eksiksiz yapmamız gerekir.