RUSLAR DA UYANDI

Osman ATAMAN 11 Ağu 2016

Osman ATAMAN
Tüm Yazıları
Ruslarla ilişkilerimizin tarihi seyrine baktığımız zaman ne kadar çetin savaşlar yaşadığımızı görürüz.

Ruslarla ilişkilerimizin tarihi seyrine baktığımız zaman ne kadar çetin savaşlar yaşadığımızı görürüz. Osmanlının çaresizliğini, Rusların Çatalca’ya kadar gelmelerini, dünya siyasetinde devletlerin yıkılıp kurulduğu, menfaatlerin akıl almaz çarpışmalara sebep olduğu günleri hatırlayalım. Devletler arasında sonsuz savaşlar veya sonsuz dostluklar düşünülemez. Bize ilkokul yıllarında öğretilen “Etrafımız düşmanlarla çevrili” korkutmacası da yanlıştı…

Komşularla sıfır sorun siyasetiyle, gerçekten bütün komşularımızla can ciğer olacağımızı ummak da… Karşılıklı ilişkiler, karşılıklı menfaatler ve sürdürülebilir dostluklardan bahsedilebilir ancak. Bu mantık çizgisinden baktığımızda Ruslar hiçbir zaman bizim için en tehlikeli veya en kötücül devlet olmamıştır. İsterseniz sıralama yapın. Aklınıza ilk gelecek olan Ruslar değildir.

Aksine başarabildiğimizde birlikte iş yapabildiğimiz nadir ülkelerdendir. Elbette onların küresel politikada çıkarları yönündeki eylemleri bizim hoşumuza gitmez. Suriye’de ne işleri var diye sormak mantıklıdır? Amerika’nın ne işi var sorusunu sormamak mantıksızdır ama… Üstelik Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, “Bizim Filistin’de ne işimiz var” diyebilmek, uluslararası siyasette yaşadığımız zaafların temelini oluşturur.

Coğrafyaların harmanlandığı bir dönemde Rus uçağını düşürmemiz bir realite olarak herkes için “şok”tu. İhlal var mıydı? Haklı mıydık? Sonuçları ne olabilirdi? Binlerce soruyla birlikte senaryolar yazıp çizdik ve yorumladık. Elbette “ihlal”in bir sonucu olmalıydı. Biz de muz cumhuriyeti değildik. Gereğini yaptık ama… Ama herkesin içinde bir tuhaflık kıvranıyordu. Beklenmiyordu böyle bir şey. Çünkü Putin ve Recep Tayyip Erdoğan arasındaki ilişki, Rusya ile karşılıklı çıkarlarımız, işin bu noktaya gelebileceğini kimsenin aklına getirmiyordu.

Evet, uçak düşürüldü. Onurlu bir devlet olarak bu eylemin arkasında duruldu. Cumhurbaşkanı da bir an tereddüt etmeden, davranılması gerektiği gibi davrandı. Rusya da doğal olarak tepki verdi. Aldığı kararlar ve verilen beyanatlar yine devlet olmanın gereği tavırlardı. Haklı da olsanız, haksız da olsanız… Fakat hem Türkiye, hem Rusya bu meselede mahalle kabadayıları gibi davranmadılar. Karşılıklı söz düelloları sürerken, kimsenin gözü kararmadı.

İki tarafta bir şeyi biliyormuş ama açıklayamıyormuş gibi kapıyı hafif aralık bırakıyordu. Ve bugün devlet aklının, lider duruşunun sonuçlarını yaşıyoruz. Erdoğan ve Putin, kavganın iki taraf için de vahim olduğunun bilinci içindeler… Yaşadığımız darbe girişimi bizi aciz bırakırken, Rusya geçmişteki tavrından ders almış gibiydi ve kendisine yakışanı yaptı. Akabinde Erdoğan’ın önceden akıllıca attığı adımlar, iki devleti “kaldığımız yerden devam” noktasına getirdi.

“Fetö Rusya ile aramızı bozmak istiyor?” açıklaması, aslında uçak krizi sırasında tarafların kapıları birbirlerinin yüzüne çarpamamasının da açıklamasıdır. Ortadoğu yerde can çekişen ceylan gibi ve ortalık çakal kaynıyor. Amerika’nın sorunları çözemediği, hatta sorunları inşa ettiği bir vasatta, dengeyi sağlayacak, ateşi söndürecek güçlere ihtiyaç var. Sadece ekonomik anlamda değil, dünya barışı anlamında da Türkiye ve Rusya’nın ortak bir noktada buluşma ihtimali ümit veren bir gelişmedir.