​'NE GÜZEL YAŞAMIŞSIN SEVAPLAR GİBİ'

Mahmut BIYIKLI 19 Eki 2017

Mahmut BIYIKLI
Geçtiğimiz günlerde, Ali Emiri Kültür Merkezi yaklaşık beş saat süren ve ruhu olan bir programa şahitlik etti.

Geçtiğimiz günlerde, Ali Emiri Kültür Merkezi yaklaşık beş saat süren ve ruhu olan bir programa şahitlik etti. 

Nasıl ruhu olmasın ki… “Bugün alnı secdeli, gönlü secdeli üç genç adam geldi… Türkiye’nin istikbalinden eminim artık.” diyen bir medeniyet sevdalısı konuşuldu orada.

“Günahlarınız bile şevk içinde olsun. Hayalleriniz, düşleriniz büyük olsun. Büyük rüyalar görün. Osmanlı bir rüyanın eseridir. Medeniyet insanlığın büyük rüyasıdır.” diyen ufuk insan hatırlandı.

DEĞERLİ İSİMLER

Bel evlatları Ali ve Selman beylerin yanında, Emin Işık, Mehmet Genç, Turan Koç, Mehmet Emin Karahan, Kemal Sayar, Bilal Kemikli, Hüseyin Su gibi bizzat ve şifahen tanıyan yol evlatları “Fethi Abi”yi anlattılar. Daha doğru ifadesiyle yaşattılar. Oturumların yöneticiliğini değerli insan Serdar Tuncer ile birlikte üstlendik. Değerli akademisyenlerdi katılımcılar. Fakat bu ortamdaki kelimelerle tarif edilmez manevi atmosfer, onların dolaylı olarak farklı kimlik örgülerinden de işaretler verdi. Hocalarımızın çoğu dostluk abidesi, iyilerin abisi bu manevi tabibin ruberu, maddi-manevi tedrisinden geçmişti. Diğerlerinin ise bir ruhaniyet terbiyesi altında bulunduğu sarahaten görünüyordu. Özellikle Hüseyin Su’nun bir türkünün dizesinden uyarladığı “Ne güzel yaşamışsın sevaplar gibi” deyişi, bütün güzel sözlerin özeti gibiydi.

HAYIRLI EVLATLAR

Ali Gemuhluoğlu ağabey her zamanki gibi şık ve güler yüzlüydü. Salondaki misafirlerin neredeyse tamamıyla tek tek ilgilendi. Selman ağabey de üzerinde daim kutsal emanet gibi taşıdığı sakinliği ve beyefendiliğiyle sahip olduğu soy isminin asaletine yakışır tarzda gelenlere dostluğunu gösterdi. Kendisine mikrofon uzatan televizyonculara, “Bize değil hocalarımıza tutun, onlar konuşsun efendim” demesi, protokolün arasına karışıp, önde oturmayı tercih etmeyip, salonun gerilerine geçip oturması gözlerden kaçmadı. Ali ağabey de Selman ağabey de bize Fethi Ağabey’in iki kutlu emaneti. Rabbimiz ömürlerini bereketli kılsın. Merhum Gemuhluoğlu’na yol evladı olmaya gayret eden bizlere hakkıyla ağabeylik yapıyor, ufkumuzu gönlümüzü açıyorlar. 

Bir babanın evladına yazabileceği mektupların en güzel ve en muhteşem örneğini gösteren merhum, o meşhur mektupta ne diyordu hatırlayalım: 

“Manevî müjdeler, manevî muştular senin ve kardeşinin İslâm’a, insana hizmet edeceğiniz şeklindedir. Benim güvencim bu müjdedir. Alnımı secdeden hiç kaldırmasam şükrümü edâ ve ifâde etmiş sayılmam. Sizin bu ahlâkınız benim kabir âleminde de sükûnumdur. Bunu bilesin.” 

Evlatlarının edebine, ahlakına bakınca; “Ruhun şâd olsun ağabey, sükûnun daim olsun. Yetiştirdiğin güllerin, ne bağı ne bağbanı incitecek bir hâl içinde değiller. Aksine senin şerefli soy ismini hakkıyla layıkıyla temsil ediyor.” demek düşüyor bize.

GENÇLER GEMUHLUOĞLU’NDAN MAHRUM

Tıklım tıklım olan salonun tamamına yakınını gençler doldurmuştu. Bugünkü gençlerin en büyük mahrumiyeti Fethi Bey gibi bir ağabeyden mahrum olmaları. Maalesef gönüllerini yaslayacakları dağ gibi bir gönülden, gözyaşlarını gözlerinden gizli silecek dost tecrübesinden, “Boru adam olmayın, gönül ehli olun.” diye sarsacak er sesinden mahrumlar.

 “Ah, bir genç geldi kılıç gibi, bir fakülte bitirmiş, bir fakülte daha bitirecek… Türkiye kurtuluyor artık, ümitvarım.” diyecek kadar gençlere sevdalı, rüyasında bile özlemini duyduğu nesillerin başarılarını gören bir ağabey yok ne yazık ki…

Bugün sadece gençlerin değil dünyayı davanın önüne alan makam-mevki sahibi büyüklerin de, “Evladım, para el kiridir. Elinde fazla tutma, bırak gitsin, ellerin temizlensin.” diye uyaracak, gerekirse sarsacak bir yiğit adama ihtiyaçları var.

GEMUHLUOĞLU VE KERKÜK

Gemuhluğlu, mazlum coğrafyaların tamamına karşı olağanüstü duyarlıydı. Esir Türkler ve var olma mücadelesi veren soydaşlarımız için meydanlara inip hitabetinin en sağlam yanıyla kitleleri ayağa kaldırmasını bilmişti. Kıbrıs mitinginde konuşma yaptığı fotoğraf, yıllardan beri gözlerimin önünden gitmez. Ne kükreyiş, derdi-davayı ne denli içten yükleniştir o. Bugün maalesef Kerkük davası sahipsiz. Gemuhluoğlu hayatta olsaydı hoyratlarına sevdalı olduğu Kerkük’ü bırakın Türkiye gündemine getirmeyi, dünyanın gündemine sokar, Türkmenlerin yanında durur, onlara esaslı destek verirdi.

GENÇLERİ KENDİ OLMAYA ÇAĞIRDI

“Ben kelime-i şehadet getirenlerle beraberim. Başka bir şey aramam…” diyen Gemuhluoğlu, Halvetiye Tarikatı’nın Şabaniye Kolunu’nun temsilcisi Ahmed Tahir Memiş Efendi’ye bağlıdır. Yani bir tarikat disiplinin içindedir. Fakat buna rağmen yanına gelen, önünde pür edep duran gençlere kendi yolunun propagandasını asla yapmamış, onları bir yere intisap etmeleri için zorlamamıştır. Bugün bir burs veren yerlerin gençlere bursun yanında tarikat dersi de vermeye kalkmalarına bakın, bir de Gemuhluoğlu’nun ferasetine bakın. Yani O gençlere kendine değil kendi olmaya çağırıyordu. Ferdî hürriyetleri kısıtlamadan, şahsiyetlerini hırpalamadan, geleceğin Türkiye’sini yönetecek adamlara kimlik kazandırıyordu. 

Bugün ülkemizin içinden geçtiği çetin durumlara baktığımızda, bu aziz vatanı zor durumlara düşüren karanlık kişilerin Anadolu’nun masum gençlerini kendilerine bağlayarak verdikleri zararı gördüğümüzde, Gemuhluoğlu’nun büyüklüğüne bir kez daha şahitlik etmiş oluyoruz.

BAĞLANMA

Program sonunda Nuri Pakdil’in Bağlanma isimli eserinin hediye edilmesi çok iyi düşünülmüş bir incelikti. Bağlanmanın kötü örneklerden dolayı yanlış algılandığı bir zamanda doğru olana, dosdoğrudan yana bağlananın nasıl hakikate ulaşacağını gösteren anıt kitap. Çağdaş insanın en büyük sorununu olarak tutunma gücünü yeterince çalıştıramadığını anlatan enfes bir eser..

RAHMAN SURESİ

Programda Gemuhluoğlu yolunun iz sürücülerinden Abdullah Kucur ağabey de vardı. Gönül isterdi ki Kucur da konuşsun. Lakin bazı hâl ehli, önde görünmekten ve önde durmaktan bilinçli bir şekilde uzak duruyor. Abdullah Amca arka sıralardan Rahman Suresi’nin okunmasının Fethi Ağbey’i çok memnun edeceğini hatırlattı. Bu naif teklif üzerine programı dikkatle izleyen Bülent Acun hocamızdan istirham ettik. Hocamızın Rahman Suresi’ni okumasıyla yıllarca unutulmayacak bu programı nihayete erdirdik.

Sırrı mukaddes olsun. Ruhu şad olsun. Sevenleri sadık ve vefalı, hayırla yâd edenleri çok olsun. Emeği geçen bütün himmet sahipleri, iki cihan ömründe aziz olsun, şâd olsun.